Atölyeden kısacık öyküler
Yazan Kategori atölyedenyazı çizi atölyesinde geçen hafta kısacık öyküler yazıldı:
Allahsız
Dilsiz kulların en dost canlılarını, yanlarına çağırıp, kendilerine kuyruk sallarken iğneyle öldürdüler. Aç olanlarını, zehirli yiyecekler sunarak katlettiler. Sonra namaz kılmaya gittiler.
Ayşe Özkın Gökçeer
Avangart Yağmur Damlası
Yağmur damlası çok heyecanlıydı: Bu sabah yağmur yağacağı söyleniyordu. Bir denizin üzerine düşüp oradan da okyanuslara karışma ihtimali, baştan aşağıya titretiyordu onu. Buluttan adımını attı ve büyük bir hızla zemine düştü. Ardından açan güneş ile kurudu gitti.
Eda Aydın
Çaresizlik
Cılız bir tedavi umuduna tutunup, saçları dökülmüş çocuğunun daha fazla acı çekmesine sebep olmak mı, sonucu kabullenerek kalan günlerini mutlu geçirmesini sağlamak mı, yoksa asık suratlı doktorun eline tutuşturduğu kutudaki ilaçla çektikleri acıya son vermek mi en doğrusu?
Elif Kılıç
Küflü Koku
Küflü peynir gibi kokuyordu gece. Nedensiz, mesnetsiz bir koku. Sabaha kadar dip köşe yıkadı çöpçüler bütün sokakları, caddeleri, pazar yerlerini, parkları. Geçmedi. Bir tek bilge anlamıştı sebebini: İnsanların hırsları, açgözlülüğü, kardeşlerinin etini yemelerinin kokusuydu bu.
Fazilet Sitare
Hava Döndü
Suat Kaptan, bakışlarını ufuk çizgisinden tekneye çevirdi. Celal Bey’in oturduğu güverteye doğru seslendi: Hava döner birazdan, lodos şakaya gelmez.
Eskilerin bilgeliği… Engin deniz sırlarını nasıl da açar denizcilere, kadim bir ahit vardır sanki aralarında.
Rüzgâr Celal Bey’in kelimelerini kuşatıp direğe, küpeşteye çarpıyordu. Sesini yükseltti: Ne dersin üstat?
Celal Bey, ufka derin derin bakıyor, iştahla bulutları okumaya çabalıyordu.
Suat Kaptan, telefonunu kaldırdı havaya: Yeni yükledim bu uygulamayı, şaşmaz diyorlar.
Yahya Salim