Haz 20

Kimsin / Zeynep Burçe Gümüşlü

Yazan Editör Kategori atölyeden

kimsinÖyle güzeldi ki kirpikleri… Bakışımı birazcık daha devirip gözlerine çarpmaktan korktum. Bu gözler gerçek olabilir mi? Sadece güzelliklerinden değil, dünyayı benim gördüğüm gibi görüyor onlar da: Ne parlak ne mat, olduğu gibi. Benim aradığımı arıyor onun gözleri de. Aynı şeyleri tekrar tekrar görmekten sıkılmış. Denize, yeşile, güneşe, beyaza doymayan gözler…

“Beni beklemek zorunda değilsin.”

Zorunda olmamak mı? Seninle olmak tek zorunluluğum. Yıllarca bekledim, biraz daha durabilirim. “Beklerim sorun değil.”

Satılmayan resimleri toplayışını izliyorum. Eski konuşmalarımızı anımsıyorum. Eğer İnci gerçekse, nasıl çıktı karşıma? Mümkün mü bu? Dudakları her oynadığında içim titriyor, bir şarkı mırıldanıyor. Sessiz söylediği halde ne dediğini anlıyorum.

“I won’t let this happen

To my children”[i]

Telefonum çalıyor. Nezaket faslından sonra arkadaşlar nerede olduğumu soruyorlar, her zaman gittiğimiz yere çağıracaklar belli.

“İnci sergiyi topluyor, işini bitirmesini bekliyorum. Gideceği yere bırakacağım, malum yağmur var.”

“İnci kim?”

“Ya işte geçen yıl bizim okula gelmişlerdi bir sunuma. Ben de ilgilenmiştim falan.”

“?”

“Şimdi de sergi için gelmişler. Yağmurdan şey ettim.”

“Anladım da kim yani?” Telefonu kapadım.

Kimsin? Nereden çıktın karşıma ve nasıl etkilendim senden bu kadar. Bir sunum izledim, daha da merak ettim. Şimdi sen tekrar yabancı olduğun şehirdesin. Ben de buradayım. Seninle birazcık daha vakit geçirebilmek için kırk takla attım. Zorla seni otele bırakacağım. Utanıp sıkılıyorsun, sıkılma…

Arabada giderken konuşuyoruz. En sevdiğimiz şarkılar ortak, nasıl olur da kimsenin bilmediği şarkıları bilirsin, kendime sakladığım şarkıları. Dinlediğimiz müzikte de mi aynısını duyuyoruz? Benim müzikte aradığımı sen de mi arıyorsun: Biraz olsun sıyrılabilmek hayattan, kendin olmak birkaç saniyeliğine.

Vardık. Seni bir daha görmeyeceğim. Bakışlarından anlıyorum, merak ediyorsun neden böyle davrandığımı, ne istediğimi. Hatta buraya gelene kadar tedirgindin, arabadan inene kadar tedirginliğin geçmeyecek. Elini tutup öpüyorum. Aslında öpemiyorum, korkuyorum öpmekten, bir daha unutamam diye: Dudaklarıma değiyor tenin.

Her şey için teşekkür ettin. Şimdi yürüyorsun.

Beni olması gerektiği gibi yaşanan bir hayattan çektin kopardın. Şimdi nereye gideceğim.

Arabayı çalıştırınca içimde bir şey kopuyor. Sanki yıllardır yaşadığım şehirde değilim, bir yabancıyım. Burayı sevmediğini söylemiştin çok önceleri, senin için fazla büyükmüş. Şu araba bile benim için fazla büyük.

Arabadan iniyorum, dışarı bakıyorum. Yüzünü gözümün önünde canlandırıyorum.

Kirpikleri normaldi, gözleri kahverengi, dudaklarıysa kurumuş. Dikkat çekici bir görünümü yoktu, dikkat çekme ihtiyacı yoktu. Elleri anneminkilerden farksız, kolları orta okuldaki sıra arkadaşımınkine benziyor. Burnu düzgün sayılmaz, gamzeleri yok. Bu, gülmenin ona yakışmasını engellemiyor. Saçları kabarmış, uçları kırılmış. Bütün kusurları ve sıradanlıkları, onu dünyanın en güzel kadını yapıyor gözümde. Onun gibi görüneni görmüştüm, ondan çok daha güzellerini. Çok daha renkli gözler var biliyorum, ama onunkiler bir başka parlıyor. Sesinin tınısı hoşuma gidiyor, duyduğum daha güzel tınılar da var aslında. Ancak sözleri ve söyleyişi öyle bir uyum yaratıyor ki o an diğer bütün kadınları unutuyorum. Ona bakarken sadece onu görüyorum: İlk karşılaşmamızı, onu son görüşümü.

Gözümü açıyorum. Tekrar hatırıma geliyor gülüşü. Aslında komik denebilecek bir gülüş. İnci’nin güzelliği çok su götürür aslında, ama onun yüzünde güzellik önemini kaybediyor.

Araba hâlâ benim için çok büyük, küçük olan benim aslında. Büyüyebilmek için onu düşünüyorum, kendimi avutuyorum:

Elini tutunca parmakları hafif hafif titredi, sanki o an eksik bir şey tamamlandı.


[i] Radiohead’in “I will” adlı şarkısından.

Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.

Yorumlar akışı .

2 Yorumlar



yazı çizi  
Facebook Twitter More...