May 10

Svannah şehrinden 30 km güneye indiğinizde, tüm yollar Clarmont Tersanesi’ne ulaşırdı. Burası şehrin en büyük sanayi alanıydı. Her daim dövülen çeliğin sesini işitirdiniz. Vardiya usulüyle çalışan işçiler, Clarmont’a ait olmadıkları an birer ölüydü. Ne zaman ki Clarmont onları bağrına basar, içlerindeki canavar uyanır, kimisi çelik haddehanelerine, kimisi pruvalara, kimisi pupalara yönlenirdi. Demirin çığlığı içlerindeki bitmek tükenmek bilmeyen acıyı bastırırdı. Ürettikleri gemiler tanrılarıydı. Bugünlerde Agememnon adlı gemiyi yapmaktalar. Devamı

May 07

En az dört saattir yolda olmalıydım, saatimi almayı unutmuştum. Hava ılık, güneşli ve yürümeye elverişliydi. Sadece saatimi değil, her şeyimi almayı unutmuş gibiydim, taşıdığım fazla bir yük yoktu çantamda. Zaten beni bekleyenler inatla hiçbir şeye ihtiyacım olmadığını vurgulamışlardı. Gerekli olan her şey varmış orada. Sanırım çocukluğumdan beri oraya gitmek istiyorum, fakat bir türlü zaman bulamamıştım, sürekli ertelemek zorunda kalmıştım. Hayat, böyle uzun tatillere fırsat vermeyecek kadar yoğundu. Belki de cesaretim yoktu. Devamı

Mar 28

Maliyeden emekli Cavit Bey,  yetmiş altı yaşındaydı. Beş yıldır Emekli Sandığı Huzurevi’nde kalıyordu. İkinci kattaki tek kişilik odasında pencereye doğru yürüdü. Dışarıdaki ilkyazı içerdeki sonyazdan ayıran cama yaslanıp dışarıya baktı. Üç gündür süren fırtına durmuş, bahçedeki ağaçlar bir gece içinde çiçeklerle bezenmişti. Beyaz çiçeklinin kayısı ağacı olduğunu çocukluğundan beri bilirdi, lakin çiçekleri pembe olanın cinsini çıkaramıyordu. Geçen bahar sormuş, “Süs kirazı” demişlerdi. Şimdi düşünüyor, bir türlü aklına getirip söyleyemiyordu. Devamı

yazı çizi