Kas 23

Güneş solarken sakilliğini gizleyerek daha da uzayan bina. Ardı arkası çorak arazi, her an her şeye dönüştürülebilir. Girişi toprak yol, çamurun daha çamur hali. Uzayan bina bakımsız. Sardalya kutuları misali üst üste dizildikleri katlarda insanların, hayaller bile bitişik, sıkışık nizam. Telaşlar üst üste, yorgunluklar eskimiş; dip dibe, kendinden bir hayli uzak yaşamlar. Hayat kavgaları ekmeğin peşi sıra gitmekten öteye uzanamıyor. Yaşamlar solgun. Yakınlarda bir mezarlık var. Devamı

Kas 06

Efendi’nin özenle yaptırdığı güzel odada, yemek yediği tek bir öğün vardı. Taşların aralarındaki biçimsiz boşluktan içeri sızan uykulu güneş, her yeri daha parlak ve canlı gösterdiği zaman. Ondan öncekilerin umursamadığı bir fazlalıktı aslında burası. Eski Efendiler için haz ve huzur, kayanın altında ezilmişti. Onlar, güzelliğe kör gözlerle bakmış bilgelerdi.

Şimdi ise bir düzine yaşı ermemiş çocuk, yeni Efendi ve kendini bildi bileli burada olan Genç, birlikte yaşıyordu.  Uçurumun kenarında, kargaşadan uzak, kayadan bir evde. Her yeni Efendi hakkında yayılan dedikodular olurdu. Devamı

Eki 31

Yahu hep güleceğim gelir, şu İshak beye akıl sır erdiremezdim. Sen git o güzelim işinden ayrıl, bu geçim derdinde o yüklü maaşı bırak, o pek bereketli makamı tep; kuzu derisi bavulunu al, düş paytak paytak kıt aklının yoluna.

Sabah kahvaltını önüne koyan mı yoktu, akşam kahveni köpürten mi? Hayır, iki oğluna örnek oldun ya, mahalleden hiç kimse kızlarını vermez bundan böyle. Karın daha genç, saçının dip boyası kolay kolay gelmez. Yazık değil mi? Devamı

yazı çizi