Şub 15

Ali ile Zeyno / P.

Yazan Editör Kategori atölyeden

Küçücük minicik Zeyno’suydu onun.

Daha 18’indeydi.

Onlarınki eski, çok eski hikâyeydi.

Top oynayarak büyümüşler,

Bisiklete binerek âşık olmuşlardı.

Herkes bunu bilirdi.

Ali’yle Zeynep’ti onlar.

Zeynep’le Ali…

Bir gün, mahalleye o öğretmen kadın taşındı.

Zeyno’sunun aklını başından aldı.

Top oynamaz,

Çekirdek çitlemez,

İp atlamaz oldu Zeyno.

Kafayı kitaplara taktı.

Hâlbuki evleneceklerdi lise biter bitmez.

Vazgeçti Zeyno.

Ondan, yuvalarından, doğacak bebelerinden vazgeçti…

Hani yıl 80’ler olsa “anarşik “oldu diyecekti.

Öyle duymuştu.

Dizilerde izlemişti.

80’lerde kızlar anarşik olup evden kaçardı.

Yok, Zeyno anarşik olmamıştı.

Yalnızca okumaya takmıştı kafayı.

Ama fena halde takmıştı.

Ankara’ya gitti.

Fakülteye girdi.

Yurda yerleşti.

Giderken kırmızı bir atkı hediye etti ona Ali.

“Ankara soğuktur, bunu takar ısınırsın” dedi.

Atkıyı aldı Zeyno.

Ama sanki yarım ağızla teşekkür etti.

Burukluğundan, diye düşündü Ali.

Gidiyordu ya Zeyno,

Buruktu işte, üzgündü.

Yoksa en çok kırmızıyı severdi…

İlk fırsatta atladı otobüse

Zeyno’yu ziyarete gitti Ali.

Onun nerede kaldığını,

Nasıl bir yerde okuduğunu çok merak ediyordu.

Bir de yeni arkadaşlarının kim olduğunu.

Ankara ayazdı otobüsten indiğinde.

Bir heves, vardı Zeyno’nun kaldığı yere.

Yurt binası neredeyse 50 katlıydı.

“Sabancı Kız Yurdu” yazıyordu kapıda.

Pek havalıydı.

Zeyno çok sevinir sanmıştı onu görünce.

Gerçi ilk an çaktı gözlerinde bir ışık.

Gördü o ışığı Ali.

Emindi,

Sevinmişti Zeyno.

Ama hemen sonra,

Sanki kötü bir iş yapmış suçlu gibi

Sağa sola bakınıp

Büktü boynunu yere.

Buz gibi bir sesle

“Hoş geldin Ali” dedi.

Yıllardır ilk defa,

Ona “Ali” demişti.

Yalnızca “Ali”…

Günün sonunda

“Bir daha gelme” dedi Zeyno.

“Artık ben yokum” dedi.

“Unut” dedi.

Dönüş yolu bitmek bilmedi.

Ilgaz’ı geçerken her virajda

Bir şeyler gerildi,

Her rampada bir şeyler koptu içinden.

Sonraki aylar çok zor geçti.

Sabah boğazında düğümle uyanmaya alışmıştı artık.

Yaşlanmıştı sanki

Ya da acıdan büyümüştü.

Bükülmüştü.

Herkes farkındaydı.

Herkes üzgündü.

“Teknik lise bitti,

Altın bileziğin var kolunda,

Aslan gibi delikanlısın” demişti babası.

“Biri gider, biri gelir” demişti can dostu Musti.

Hiç de öyle olmadı.

Giden gitti, kimse de yerine gelmedi.

Aradan bir yıl geçmişti neredeyse.

Mahalleye bomba gibi düştü,

Akşam haberlerinin

Tok sesli spikerinin kara cümlesi.

“Kastamonu doğumlu Zeynep Çetin adlı kız öğrenci

Kaldığı yurdun 9. katından atlayarak

İntihar etmiştir.”

Haberlerde genç intiharları değerlendiren ruh doktoru,

“Bunalım” diyordu.

“Kimlik bunalımı”.

Zeyno’nun anası feryadı basmıştı,

“Kimliği batsın, bunalımı batsın

Boynu altında kalsın kitabın” diye.

Ali’ye sarılmıştı Zeyno’nun anası,

“Ali’m git kurtar Zeyno’nu, git kurtar” diye ağlamıştı.

Çok zaman sonra Ankara’ya taşınmıştı Ali.

Babasının deyimiyle

“Büyük şehirde teknik adam” olmuştu.

Ayağında çamur, paçalarında toz, elinde kablo,

Pek büyük bir adamdı…

Yıllar sonra bugün,

Çoluk çocuğa karıştıktan sonra bile,

Şu vitrinin kenarındaki afiş,

Onu kanatmaya yetmişti.

Kırmızı afişte

“Kimlik” yazıyordu.

“9. kat”

Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden. Tevfik Ceritoğlu tarafından çekilen bu fotoğraftan esinlenilerek yazıldı.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...