Bir Bohça Altın / Nesrin Baytok
Yazan Kategori atölyeden− Kalk kızım, kalk da şu altınları getir artık.
− Anlamadın galiba anne, o altınlar benim. Şakadan öyle söylediğimi mi sandın?
− Bak evladım, o altınlar hepimizin. Kardeşlerinin de hakkı var, el koyamazsın.
− Bal gibi de koyarım. Daha babamın elli iki mevlidini geçen okuttun. Yel yepelek yelken kürek ne bu böyle? Evinde otur da yasını tut.
− Aman Allah’ım, neler duyuyorum…
− Haksız mıyım? Adam öleli üç ay olmadı, altınların peşine düşmüşsün.
− Adammış… Baban o baban… O altınları verirken sana demedim mi “Şu ortalık sakinlesin, öyle alırım” diye.
− Dediin, ama ben geri veririm dedim mi?
− Müniree… Müniree… Hak yeme. Çarpılırsın.
− Bana diyene bak! Sen değil misin, yıllarca kız kardeşinin köyden gönderdiklerini satarak bu altınları köşeye atan. Asıl sen çarpılırsın.
− Lafı dolandırma şimdi!
− İşine gelmedi değil mi? Karı, koca, çoluk çocuk, ırgat, çoban, köyde eşek gibi çalışsın, sen de Develi’de onların kazandığını satıp hanımlık yap. Öyle olmadı mı? Sen yerken iyiydi de sıra bana gelince mi çok oluyor? Bırak, bu da benim hakkım.
− Gâvurun dölüü! Paralarımın üstüne kondurmam seni…
− Gâvurun değil, senin dölün! Hani kardeşlerimin hakkıydı? Yalancı. Ağabeyim değil mi kasadan çıkan yüz bin lirayla İstanbul’a kaçan, bir haftada barlarda yiyip bitiren.
− Konuşturma beni kaltak! O da senin yüzünden.
− Niye benim yüzümdenmiş?
− Daha baban mezara girmeden, taa Kayseri’den koşup gelip mallara tedbir koydurdun. Utanmaz seni! Onlar da gizlice dükkâna girip kasayı açmak zorunda kaldı.
− Zorunda kalmışmış. Yemezler, ana yemezler. Teyze oğlu açtırmadı mı gizlice kasayı… Ağabeyim üç gün adamın başının etini yedi, para da para diye.
− Ama…
− Aması yok, onun elinden hakaretle, dolandırıcılıkla suçlayarak aldı, ağabeyim paraları. Teyze oğlu “Şu cenaze işleri bitsin, eşit pay edeceğiz” demiyor muydu? Ağabeyimle bir oldun, onlara kazık attın.
− Sabrım taşıyor ama…
− Sabırmış, güleyim bari. Hiç çeneni yorma, altınlar benim hakkım. Develi’deki konağı, arsaları, köydeki tarlaları, teyzemlere kazık atıp kendi üzerine yaptırmamış mı babam? Gördük işte, bazısı da ağabeyimin üzerineymiş. Yıllarca ağabeyime kral, Hatice’ye de kraliçe muamelesi yapmadınız mı?
− Ölmüş kız kardeşini anma şimdi.
− Kızını seven ana rolünü bırak. Karnında bebeğiyle mezara yolladın.
− Kulaklarıma inanamıyorum…
− Yalan mı? Kocası olacak adiyle birlik oldun, doğumda kalbi durunca bebeği karnında bıraktırdın, ebeye. Bana annelik taslama şimdi.
− Bu konuşan benim kızım mı? Altınlar dilini çözmüş, annene hakaretler yağdırıyorsun. Allah belanı versin senin. Hatice’m yerine seni toprağa vereydim. Seni doğuracağıma taş doğuraydım. Belanı bul emi!
− İkimiz birlikte buluruz o zaman. Altın, askı yok sana. Evimden defol git. İşini gücünü bırakmış, Develi’den kalkıp gelmiş. Kızını görmeye mi? Ne gezer. Altınları almaya. Hadi başka kapıya… Sana verecek param da yok, altınım da. Zaten evde değil, sakladım.
Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.