Çıkış | Saniye Kısakürek
Yazan Kategori atölyedenÇıkış yoktu.
Hasmım karşıda beni bekliyordu. Elinde kızılcık sopası, ağzında çiğnediği sakızıyla gözlerini kısarak bana baktı. Gel, der gibi bir hareket yaptı eliyle.
Ona yaklaşıp duruyordum. Çünkü tek çıkış hasmımın olduğu taraftaydı.
Yanımda bir kadın belirdi. Sırtı kamburlaşmıştı, eşarbını boynunun altından bağlamış, bir elinde çekiştirdiği pazar arabasıyla bir yerlere gitmeye çalışıyordu.
Bana başka bir çıkış gösterir misiniz, dedim.
Beni duymamış gibiydi. Gözlerini hafifçe kaldırdı. Aranır gibi yaptı. Fakat aradığını bulamamıştı. Tekrar aşağı düşürdü gözlerini.
Sağına soluna bakınarak, yaya geçidinden karşıya geçiverdi.
Bu arada hasmım evlerin arasından geçip ara sıra sopasını öyle bir şaklatıyordu ki neye uğradığımı şaşırıyordum. Kızaran yerlerimi ovalayıp sinip saklanacak bir yer aranıyordum.
Onun evlerin arasında gezinmesini fırsat bilip çıkışa doğru hızlıca koşuyordum. Fakat nafile, anında orada beliriyordu. Resmen adım adım takip ediyordu beni.
Evlerin pencerelerinden boş boş bakan insanları görüyordum. Film izler gibi benim çaresizliğime bakıp hüzünleniyorlardı. Mesela kadının biri sevgilisinin omuzuna başını yaslamış, mendiliyle gözyaşlarını siliyordu. Sevgilisi de onu teselli ediyordu. Halbuki pencerelerini açsalar beni kurtarabilirlerdi. Oysa yalnızca izliyorlardı.
Derken sağ tarafımda bir çocuk belirdi. On yaşlarında olmalıydı. Kararmıştı her yanı. İnsanların beni izlerken ortalığa attıkları yemek artıklarına baktı. Yarısı yenmiş bir muzu midesine indiriverdi. Burnundan ağzına doğru akan sümükleri, hep silmekten sertleşen kolunun yenine sildi.
Onun hali benden de beterdi.
Hasmım çıkışın kenarında durmuş beni izlemeye devam etti bir süre. Ara sıra yüzüne bir gülümseme geliyordu ya da ben öyle sanıyordum. Acaba bana acıdı mı diye düşünecekken, gülümsemesinin bana verdiği acıdan olduğunu anlıyordum.
Evlerin arasında koşturmaktan o kadar yoruldum ki ellerimi dizlerime dayayıp öylece kalakaldım. Bir duvarın kenarına çöktüm. Hiç bakmaz oldum elinde kızılcık sopası taşıyan o garipliğe. Bakmadıkça kayboldu sanki. Gözlerime uykunun derin ağırlığı çöktü.
Çıkış yoktu, biliyordum.
Not:
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.