Doktor, Ankara ve Kaldırımlar / Serdar A.
Yazan Kategori atölyedenKaldırıma ayağı takıldı düştü. Hem de burun üstü. Okul dönüşü, yorgundu, aklı başka yerdeydi, insanlık hali; ama bu sefer bayağı sertti. Eve birkaç metre kalmıştı, burnu kanıyordu. Toparlandı, çantasından bir mendil çıkarıp burnuna tampon yaptı, eve doğru koştu.
Kapıyı annesi açtı. Bir anne için ne korkunç bir manzara. “N’oldu yavrum?” Annesinin aklına hemen üst komşusu geldi, doktorun kapısını çaldı. İçeriden o kadar çok ses geliyordu ki kimse zilin sesini duymuyordu. Galiba yine ağabeyi kardeşini dövüyordu. Ne kalabalık bir aileydi. Yaramaz olana değil de şu doktor ablasına ihtiyacı vardı.
Kapı açılır açılmaz, “Doktor doktor baksana.” diye seslendi. İçeriden TUS’a hazırlanmakta olan genç kadın tatlı sert tonda cevap verdi:
− N’oldu yoksa yine mi?
− Evet yine.
− Tamam geliyorum.
Doktor ilk yardım çantasıyla indi, neyse ki burunda kırık yoktu. Pansuman yaptıktan sonra çocuğa sordu: “Yine mi o kaldırımlar?”
“Evet abla, o kaldırımlar… Yağmurda paçama tükürüyorlar, kuru havada çelme takıyorlar, hatta bazen ağızlarını açıp beni yutmak istiyorlar zor kaçıyorum.”
Doktor ablası bu şizofren çocuğu severdi. Zengin bir hayal dünyası vardı. Ona göre her şey canlıydı, kaldırımdan tut da otobüse, koltuğa, sandalyeye, sineğe kadar. Annesi endişeli gözlerle bakarken aslında oğlunun burnunun kanamasından çok akıl sağlığından endişeliydi.
Doktora sordu:
− Nasıl doktor sence, düzelir mi?
− Düzelir, düzelir.
− Onu demiyorum, bu kafası düzelir mi, eşyalarla konuşuyor doktor kızım?
“Hayal dünyası geniş, merak etme büyüyünce geçer.” deyip çıktı. Büyüyünce sınavlarla yontula yontula geçer, çocukluk hayalleri sistem çarkında ufalanınca geçer, kendini unutuncaya kadar ders çalışınca geçer, geçer işte merak etme, büyüyünce bize benzer, diye söylendi merdivenleri çıkarken.
Doktor, mesleğini ne kadar sevse de bıkmıştı artık, okula adımını attığı anda bundan sonraki en değerli on yılını zaman bankasına ipoteklediğini anlamıştı, ama artık çok geçti, keşke bir şey olsa da bu çarktan çıkabilseydi, bir felakete bile razıydı…
Uyku problemi vardı doktorun. Nöbetler, sınavlar, stres tüm düzenini altüst etmişti. Günlerce uyuyamadığı oluyordu. Uykularında tükeniyordu nefesi ve birden uyanıyordu. Yine uykusuz bir gün, Ankara’nın ıssız sokaklarında yürümek için sokağa çıkmaya karar verdi. Uykusuzluktan başı ağrıyordu. Sokağa adımını attığı anda kaldırıma takılıp düştü. Gözlerine inanamadı, kaldırımlar hareket ediyordu. Doktor o an rüyada olduğunu anladı. Bilinçaltı çorbaya dönmüştü, yatağına dönüp yatarsa uyanacağından emindi. Tek yapması gereken evine dönmekti. Fakat bu, o kadar da kolay görünmüyordu, kaldırımlar onu başka bir yere doğru sürüklemeye başlamıştı. Aslında bu bir kâbus değildi, uyanmak istemediği bir rüyaydı…
Diğer Serdar Altunoğlu Öyküleri
Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.