Duman | Burcu Olsen Şahin
Yazan Kategori atölyedenAyakkabımın tekini trene binerken düşürmeseydim, yol boyunca, yırtık çorabımdan özgürlüğüne kavuşmuş başparmağımı izlemek zorunda kalmazdım. Vagonun ahşap zeminindeki aralıklardan kar dışında bir şey göremiyorum. Soğuk her yerden giriyor ve canımızı acıtıyor. Vagona istiflenmiş kalabalığın nefesi bile soğuk artık. Bu ağır koku, bizden önce taşınan hayvanlara ait sanırım. Şimdi sırada biz varız. Yüzlerce çocuk, çoğu hasta. Öksürük ve ağlama sesleri hiç dinmiyor.
Daha kaç saat sürecek bu yolculuk? Britanya dedikleri özgürlükler ülkesinde de üşüyecek miyiz? Annemi istiyorum. Evimizde, şömine ateşinde çorba pişirsin yine bana. Ya da reçelli ekmek… Çok açım, çok açız. Arche’nin söylediğine göre babamla birlikte dumana gitmişler. Tıpkı onun ailesi gibi. “Bir gün tekrar görüşeceğiz” dedi annem. Ağlamadığını söylediğinde, daha çok ağlamaya başladı. İçimi çıkarmak ister gibi, sıkarak sarıldı bana. Bu işte bir kötülük var ama anlamıyorum. Tek istediğim bunun bir rüya olması. Parmaklarım üşümüyor artık. Gözlerimi açamıyorum. Tüm bedenim sızlıyor sadece. Artık uyuyorum…
Kendi inlememi uzaktan duyuyorum. Gitgide daha yakın. Uyandım… Çok şükür rüyaymış. Kaskatı kesilmiş bedenim. Kimdi o çocuk? Onun bedeninde izledim bütün olanları, sesini duydum, acılarını tüm benliğimde hissettim. Üşüdüm onun gibi, acıktım… Hâlâ ordayım sanki. Hangi an gerçek? Ya da gerçek an yaşıyor muyuz? Kafam karışık. Emin olduğum tek bir şey var, o çocuk her kimse, Britanya’da kavuşacağı özgürlükten daha iyisine sahip artık…
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.