Ara 11

Kalemin demi | Elif Çelebi

Yazan Editör Kategori atölyeden

Günlerdir yanıma bile uğramadı. Çok sevdiği kupası da masada kalmış. “Ne çaydan ne senden vazgeçerim” der saatlerce yazardı:

İçi kelimelerle dolu bir iksirdir çay, karşılıklı konuşmaya başlamadan demleriz… İçip yazarken demleniriz.

İçini kâğıtlara dökerdi. Beni eline aldığında, sohbete başlamadan önce koyulan çay gibi kendimi hazırlardım. Elinin sıcaklığıyla mürekkebim daha hızlı akar, kelimeler kâğıt üzerinde kayarak iz bırakırdı. Kurudum. Onun boğazında düğümlenenler benim de içimde dondu kaldı. Çok yazık, ne kendime faydam var ne de ona. Beni eline bir alsa…

Ama o annesi! Kuruyan mürekkebimden de kara, katı yürekli kadın… Her şeyi mahvetti yine. Gözlerimin önünde Gülce’nin günlüğünü okudu! Beni sürekli akşamdan kalan çay lekeli kupanın içine, masadaki ıvır zıvırla birlikte tıkıştırdığı gibi, kızını da kurtulmak için çabaladığı çukura geri tepti. Oysa yazdıkça rahatlamış, kelimelerden ördüğü basamakları tek tek çıkmaya başlamıştı.

Aynadan yansıyan suretlerimize bakıyorum da… Anneme çok benziyorum. Sadece hayallerim farklı. Onun anlayamayacağı kadar bana aitler… Keşke görebilse ve bu yabancıyı kabullenebilse… Aramızdakinin bir ilişki değil de sadece kan bağı olduğunu anlayabilse…

Bu sitemi okuduğunda defteri masaya fırlattı kadın. Tek seferde yıktı tüm merdiveni, “Nankör evlat! Tek başıma okuttum ben seni… Gir bir işe de boş işlerle uğraşma”.

Annesi yapılan her işi parayla ölçerdi. Bunu yazdıklarından anlamıştım:

Boş iş: Gülce’ye iyi gelen ama karşılığında para alınamadığından annesi tarafından değersiz görülen her şey.

Sen yaz Gülce! Beni unutma!

Düşünsenize, kalemi sadece hesap yapmak, kuralları ve cezaları kaydetmek için kullansalardı… Görünmeyen demir parmaklıkların ardında hissetmez miydiniz kendinizi? Ben olmasam nasıl girerdiniz o masalsı dünyalara? Kim bilebilirdi, kalabalıkların içinde yapayalnız hissettiğinizde yazdıklarınızın kilometrelerce uzaklıktaki birinin sesi olacağını…

Söz uçar yazı kalır Gülce! Bunu unutma! O böyleydi. Konuşmadığında okumak, okumadığında kafasındaki soluksuz akan muhabbeti yazmak isterdi. Nereden mi biliyorum? Evet, ben de bunları günlüğünden okuyorum. Ama annesinden bir farkım var. Yargılamıyorum… Okuyorum, susuyorum. Madem Gülce şimdilik sadece çay içmek istemiş, ben de sessizce bekliyorum. Kalem kâğıda dokundu bir kere! Yüreğinde demlenenlerin bir gün benimle içileceğini biliyorum.

Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden. 

Yorumlar akışı .

16 Yorumlar



yazı çizi  
Facebook Twitter More...