Kas 12

Kasa falı | Z. Sevşah İnce

Yazan Editör Kategori atölyeden

Shopping basket filled with fresh fruit and vegetables− Bu kasa açık mı?

− Evet, buyurun yardımcı olayım.

Sepet ağzına kadar doluydu. Severdi böyle sepetleri, belki boş kalmaktan hoşlanmadığı için, belki de satın alınanlar kasaya okutulurken çıkan sesi sevdiğinden. Çoğu insan rahatsız olurdu bu sesten, ama o bayılırdı, müzik gibi gelirdi. Bir de fal bakardı kendi kendine, böyle tıka basa dolu sepetlerde. Kasa falı, kendi bulduğu ve adını uydurduğu bir oyundu onun için. Olmasını beklediği, ancak nasıl olacağını bilemediği şeyleri, o anki tahmin edebilme gücüne bağlardı. Mesela, “Şimdiki toplamı bilirsem akşam babam Öznurlarla sinemaya gitmeme izin verecek”, “Bunu bilirsem beğendiğim kırmızı elbiseyi alabileceğim” gibi. Kimilerine göre basit görünen bu isteklerini, bu oyunla taçlandırıp küçük dünyasında büyük mutluluklar yaşıyordu. Bugüne kadar bildiği tüm toplamlar gerçek olmuştu. Çok severek yapardı işini, belki ondan, belki de çocukluk hayalini gerçekleştirdiğindendi. Buna inanırdı. Hayalin küçüğü büyüğü olmazdı hem, mutluluk gerçekleştirebilmekteydi.

“Ne iş yaparsan yap, ama yaptığının en iyisini yap” demişti dedesi bir gün, kulağına küpe etmişti bu sözü.

Küçükken dedesinin ufak bir bakkalı vardı mahallede. Okuldan çıktığında gidip ona yardım etmeyi, izin verdiği zaman kasada oturup para alışverişi yapmayı çok severdi. Dedesi öldükten sonra hem ona hem de kapanan bakkala çok üzülmüştü. O gün karar vermişti, lise bitince kasiyer olacaktı, yeni açılan büyük markette. “En büyük hayalim” dediği şey ailesine çok saçma gelmişti. “İnsan kasiyer olmayı hayal eder mi? Doktor ol, hâkim ol, mühendis ol, devlete memur ol, kasiyerlik nedir?” diye karşı çıkmışlardı.

“Çoğu insan, çocukken olmak istediği mesleği, hayalini kurduğu işi yapamamış, ben yapacağım işte” diye savunmuştu kararını.

Hem hayal etmenin derecesi mi vardı. Önemli olan gerçekleştirmiş olmaktı. Liseden birlikte mezun olduğu nice arkadaşı üniversiteye gitmişti, ama kaç senedir iş arıyorlardı. Hayalleri büyüktü, ama gerçekleştirebilen yoktu, oysa o hayallerinin tam ortasına salıncak kurmuş, keyifle sallanıyordu işte.

Başkalarına küçük ve sıradan gelen bu iş onun dünyasıydı, en güzel şekilde yapıyordu ve ötesi yoktu.

“İşte tıka basa dolu bir sepet daha geliyor. Bu kez neyi sorsam… Ali beni seviyor mu?”

Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.

Yorumlar beslemesi .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...