Kas 07

Şişe | Vefa Oray

Yazan Editör Kategori atölyeden

siseÇıkmadan önce baktığımda saat üçü geçiyordu. “Sabahın okunmasına var daha” diye geçirdim içimden. Dut gibiydim. Yolda içerim diye zuladan yürüttüğüm şişe de kabanımın içinde. Ama cila atmak şurada dursun, eli cepten çıkarmaya büzük ister. Hava buz… Köpekler bile fertiği çekmiş. Bir kenara ilişip nefeslenmek geçti içimden. Nefes bahane tabii. Sızasım var. Adamın yürürken gözü mü kapanır? İskelede içerim artık. Balıkçılar yakmıştır sobayı.

Parkın ağzında yavaşladım. İçeri dalıp kestirmeden geçeyim diye düşünsem de maçam sıkmadı. Çare yok, karakolun sokağına saptım. Hiç olmazsa bıyıklıların bir kanunu var. En kötü ıslatırlar, bir iki gece de damda yatarım. Diğer türlü deriyi tuzlamak var. “Ehven-i şer” dedim. Efendi efendi yürürsem bir şey olmaz.

Kendinden önce boynunda asılı makinesini gördüm kapıdaki horozun. Gözünden aşağısı kaşkolün içinde. Dört adımlık kapı ağzında voltalıyordu. Beni görünce durdu. Alakasına karşılık, hiç değilse yalpalamadan geçeyim dedim önünden. Geçerken de selamımı esirgemedim: “Selamünaleyküm.” Almadı ama bulaşmadı da. N’olur n’olmaz bir gayret arşınları açtım.

Elim ayağım donmasın diye hızlı hızlı estiriyordum ki caminin önüne gelince yan yoldan bir devriye arabası peyda oldu. Karşımda durdu. Koca caddede bir ben, bir de o. Görmezden mi geleyim? Dosdoğru yürüdüm. Camı hafifçe aralandı nihayet. İçeridekiler konuşmadan yüzüme baktılar bir süre. “Yaklaş” dedi şoför koltuğundaki. “Hayırlı sabahlar amirim” deyip eğildim. İçeriden ince ince sızan sıcak hava pek hoşuma gitti. Daha da yaklaştım. Yüzünü ekşitti. “Zurna lan bu! Geri bas!” İki adım geri gittim. Kabanımın içindeki şişe hafif kaydı. Öne doğru eğildim.

“Ne var lan cebinde?”

“Bir şey yok amirim. Hava soğuk ya… Ben böyle ayaz görmedim vallahi.”

“Nağme yapma lan! Çıkart ellerini, göreyim.”

Boştaki sol elimi çıkarttım. İkna olsun diye uzattım, evirdim çevirdim, parmaklarımı oynattım. “Oyun mu oynuyorsun pezevenk? Öbürünü de…” dedi. Çıkarmakta tereddüt edince yanındakinin eli, belindeki makineye gitti. Ben de çaresiz çıkarttım elimi. Şişe kabanın eteğinden kayıp aynen mort oldu tabii. Pantolonum, ayakkabım şarap içinde kaldı.

Gülerek, “O ne lan! Herif küfelik olmuş. Yetmemiş bir tane de sotalamış gâvur” dedi. “Az iç lan deyyus! Şişeyi de orada bırakma, dönüşte bakacağım.” Camı kapatıp gazladılar.

Gözden kaybolmalarını bekleyip kendi kendime söylendim: “Herif illa elimi görecek.” Cebimden, Dümenci Cemil’in mekânından yürüttüğüm altın şamdanı çıkartıp kabanın koluyla bir güzel parlattım. Bir aylık şarap çıkardı nasılsa ondan.

Tam o sırada hoca ezana başladı. O saatten sonra içilmezdi zaten.

Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...