Nis 03

“Gözlerime inanamıyorum. Rüya gibi!” dediğimde arkamdan, sakin ve kalın bir ses “Eh, rüya sayılır” dedi ve sanki uçup gitti. Öyle kalabalık bir yerdeydim ki göremedim sesin sahibini. Boş verdim. Zaten söylediklerinin hiçbir önemi yoktu. Ne insan seliydi ama… Alıp götürdü beni hayallerime.

Devamı
Şub 05

Adamın günlerdir gözüne uyku girmemişti. Bir derdi de yoktu aslında. Sadece sıkılıyordu. Peki neden? Evi ve ayağı sıcak, işi de, kafası da rahattı. Evet, yalnızdı ama bu onun kendi tercihiydi. Kimseye muhtaç değildi. Zaten arkadaşı falan da yoktu. İnsanları pek sevmezdi. Hele çocukları hiç! Sıkış tıkış otobüslerde gide gele, hepsinden nefret etmişti. Kimseye bulaşmadan yaşadığı sessiz, sakin bir hayatı vardı. Eee? Nerden çıktı şimdi bu uykusuzluk?

Devamı
Ara 11

Günlerdir yanıma bile uğramadı. Çok sevdiği kupası da masada kalmış. “Ne çaydan ne senden vazgeçerim” der saatlerce yazardı:

İçi kelimelerle dolu bir iksirdir çay, karşılıklı konuşmaya başlamadan demleriz… İçip yazarken demleniriz.

İçini kâğıtlara dökerdi. Beni eline aldığında, sohbete başlamadan önce koyulan çay gibi kendimi hazırlardım. Elinin sıcaklığıyla mürekkebim daha hızlı akar, kelimeler kâğıt üzerinde kayarak iz bırakırdı. Kurudum. Onun boğazında düğümlenenler benim de içimde dondu kaldı. Çok yazık, ne kendime faydam var ne de ona. Beni eline bir alsa…

Ama o annesi! Kuruyan mürekkebimden de kara, katı yürekli kadın… Her şeyi mahvetti yine. Gözlerimin önünde Gülce’nin günlüğünü okudu! Beni sürekli akşamdan kalan çay lekeli kupanın içine, masadaki ıvır zıvırla birlikte tıkıştırdığı gibi, kızını da kurtulmak için çabaladığı çukura geri tepti. Oysa yazdıkça rahatlamış, kelimelerden ördüğü basamakları tek tek çıkmaya başlamıştı.

Devamı
yazı çizi