May 04

Yağmur yağıyordu, sırılsıklam açtım. Evlerin ışıkları yanıyor, bacalarından kesif duman çıkıyordu. Sokağa burnunu uzatan, dünya yerinde duruyor mu diye merak eden bir Allah’ın kulu yoktu. İnsanlar koltuklarına mıhlanmıştı.

Kapı önlerine bırakılmış torbaları koklayarak ilerliyordum sokakta. İyi insanlar bırakmıştı bu torbaları, içlerinde yağlı ve baharatlı yemek artıkları, tavuk kemikleri ve kürdanlar, küf ve deterjan kokusu; sırtı pek mahalle sakininin aklının ucundan bile geçmeyecek tuzaklar… Devamı

Şub 28

Kızıl saçlı iki oğlan çocuğu ekmek aldılar fırından. Koşarak çıktılar sokağa. Baba, diye seslendikleri adamın iki yamacında yürümeye başladılar. Elinde siyah bir naylon torba vardı.

Köşedeki bakkalın önünde yaşlı bir kadın oturuyordu. Sıkı sıkıya sarınmış çaputlarına. Sadaka niyetine bir nesne uzattı çocuklardan biri. Arapça bir şeyler söyledi kadın. Çocuk da aynı şekilde cevap verdi. Neşeyle babasına koştu. Bir şeyler anlattı. Cıvıl cıvıl. Devamı

Şub 15

Hama’da hiç köpek görmedim, vallahi. Kilis’e gelesiye, hiç köpek görmedim. İlk köpeklerle karşılaştığımızda, annem lanet okudu. Köpek dediğin melun ve münkir.

Şirinyer Postanesinin önünde bekliyorduk. Suriyeli bir adam, kucağında bebeği yaklaştı postaneye. Sizin bu köpeklerden biri, kocaman bir şey abi, Allah inandırsın, yaklaştı bize. Hava soğuk. Yağmur var. Yağmur adamın ve kucağındaki bebeğin battaniyesinin üstüne yağıyor. Sizin yağmurunuz biraz zalim, kusura bakma. Devamı

yazı çizi