May 26

Parkta bir ikindi gölgesi | Fazilet Sitare

Yazan Editör Kategori atölyeden

Elimde poşetlerle pazardan oflaya puflaya gelirken nefeslenmek için yokuşun başındaki parka zor attım kendimi. Bu mis gibi bahar havasında bir iğde ağacının yanındaki bankı boş bulup oturabilmek ne büyük şanstı. Yeni açmış çiçeklerinin kokusunu içime çekip gözlerimi kapatarak kendimi huzura bırakmıştım ki tanıdık bir ses çalındı kulağıma. Rüya gördüğümü sanıp duruşumu bozmadım ama bir süre sonra bunun gerçek olduğunu fark ederek ürperdim. Gözlerimi açıp sesin geldiği yöne baktım ki ne göreyim!

On beş yıldır gecemi gündüzüme kattığım, yüzüne bakınca yaşadığımı hissettiğim hayatımın anlamı, şimdi bir başkasının ellerini tutmuş, gözlerine bakarak şarkı söylüyordu. O kadar istememe rağmen bana şiir bile okumamıştı oysa. Hatıralarım sarı bir toz bulutu olup havalandı. İlk göz göze gelişimiz, birlikte bu parkta yürüyüşümüz, basket oynamamız… Aman Allah’ım, hem de eve bu kadar yakın bir parkta. Demek,  benim görebileceğimden korkmuyor, duygularımı umursamıyordu. Halbuki daha sabah evden çıkarken gömleğinin yakasını düzeltmiş, ayakkabılarını silmiş, yanağına bir öpücük kondurup arkasından dua ederek göndermiştim onu. Şimdi bana dokundurmadığı kıvırcık saçlarında kızın elleri geziyor, yanağını okşuyordu. Benden başka hiçbir kadına bakmamıştı şimdiye kadar. Ne olmuştu da gözlerine başka nazarlar değmişti.

Anlatmalıydı, o kadar anlayışsız değildim, en çok dokunan bu olmuştu. Her şeyi konuşabileceğimizi, paylaşabileceğimizi düşünürken aslında öyle olmadığını anlamaktı aldatılmak. Dikenlerim içime batıyor, ruhum kanıyordu. Yüzümü elimle kapatıp başımı eğerek kendimi gizledim, kulaklarımı dört açtım. Şimdiye kadar hiçbir kız için böyle hisler beslemediğini, gündüz hayallerinde, gece rüyalarında olduğunu söylüyordu. Demek ben uykumu bölüp üşümesin diye üstünü örterken o başka düşler görüyormuş. Sinirden terleyip titreyen ellerimi ağzıma götürdüm çığlık atmamak için. Bilgisayarın başında saatler geçirip, ben içeri girince ekranı kapatması, telefon şifresini sık sık değiştirmesinin sebebi de bu sarı saçlar, bal rengi gözlerdi demek. Kızın güzel olduğunu içim ürpererek kabul ettim ama… Ah, nerde hata yapmıştım. Anlatabilmeliydi.

Hata yapmış mıydım yoksa hayatın düzeni mi böyleydi? Bundan sonra daha anlayışlı olmak düşerdi payıma. Daha çok üzülecek, mutlulukları da acıları da daha coşkulu yaşayacaktı. Karşılaşacağı fırtınaları birlikte göğüslemeliydik. Kabul etmeliydim, o büyümüş,  doğasının gereğini yapmıştı: Eyvah, oğlum âşık olmuştu.

Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...