Sapsarı Bir Kalp / P.
Yazan Kategori atölyedenMenekşeler soldu. O gideli on gün oldu. Gitmeye karar vereli on ay. Saksılara baktı. Gözleri doldu. Tam düşerken sağ gözünden damlacık, Cin kucağına zıpladı. Dikkati dağıldı. Tonik dizlerine sürtünmeye başladı. Hep Cin’i kıskanırdı. İkisini de kucağına alıp okşadı. Eli, sesi, ruhu titriyor, içi kanıyordu. Kanadı. Kediler şahidi oldu.
Kadife koltukta uyuyakaldı. “O”nun koltuğunda. Koltuk tam da “o” kokuyordu. Tonik vazoyu devirmese daha da uyurdu. Passiflora’yı fazla kaçırmıştı. Zil çaldı. Kalkmak için battaniyeyi savurdu. Beyaz, buruşuk, nemli peçeteler etrafa saçıldı. Kapıcı kapıdaydı. Sepeti kolunda. Hercai haline boş gözlerle baktı adam. Pek aldırmadı. Bir tane ekmek aldı.
Karnı guruldadı. İki gündür boğazından lokma geçmemişti. Kahvaltısız güne başladığını görse kesin küplere binerdi. İçi titredi. Çayı koydu. İki tane yumurta kırdı. İki sarı top birleşip kocaman bir kalp şeklini aldı. Sapsarı bir kalp. Ayrılığın rengi sarı, sapsarı. Tıpkı ona çocukken her sabah pişirdiği gibi… Yıllarca denemiş, hiç onun gibi yapamamıştı. Kenarları düzgün, mükemmel pişmiş, lezzetli, sapsarı bir kalp! Hıçkırıkları yumurtanın beyaz, göz göz derisini sulamaya başladı. “Anne!” dedi. “Anneciğim!” Gözleri bulandı. Yığıldı.
İtfaiyeciler kapıyı kırıp içeriye girdi. Kadını bulduklarında sırtı mutfak dolabına yaslı, elleri karnına çektiği dizlerinde kilitlenmiş, sallanmakla titremek arası bir yerlerdeydi. İsi, dumanı görmüyordu, perde inmişti sanki gözlerine ve duymuyordu hiçbir şeyi; ne dakikalardır cayır cayır çalan yangın alarmının farkındaydı ne de içeriye balyozlarla dalan adamların.
Hastaneye yetiştirdiler. Kollarını çözemiyor, titremesini durduramıyorlardı. Kocasını aradılar.
Kopan fırtına yüzünden şehrin dört bir yanında ağaçlar devrilmiş, yollar kapanmıştı. Adam güç bela hastaneye gelebildiğinde acilin tüm doktorları başındaydı. “Ben kocasıyım!” diye kalabalığı yaran adamın kadına sarılmasını bekleyen uğultulu kalabalığın sesi, adamın tokadının kadının yüzünde şaklamasıyla kesildi. “Kendine gel!” diye haykırdı adam. Kadını sarsmaya başladı. “O öldü. Öldü o. On yıl hastalıkla savaştı, on ay komada boğuştu ve pes etti, gitti, huzura erdi sonunda. Yeter artık. Yalvarırım kendine gel. O öldü. Annen öldü!” Hıçkırarak ağlamaya başlayan adama sakinleştirici verdiler. Kadın hâlâ kollarını kenetlemiş tir tir titriyordu. Ölüm çok soğuktu.
Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.