Hey, Tanrım! | Saniye Kısakürek
Yazan Kategori atölyedenEvet, nerede kalmıştık? Ha, şu “öfkeli Tanrı”dan bahsediyordum sana. İnsanları oldukları yerde eriyen heykellere dönüştüren Tanrı’dan.
Buraya yeni gelmiş diyorlar. Herkes köşe bucak kaçıyor. Saklanabilirsen kem gözlerinden yaşadın demektir. Geçtiği hiçbir şehirde insan bırakmamış diyorlar.
Önce bir bulut şeklinde görünüyormuş. Tanrı görmeyenler “İşte ben de gördüm, ben de” diye sevinirken vücutları kaskatı kesilivermesin mi!
Bazen kargalar bile daha sevimli görünür ya en renkli kuşlardan, ya da zifiri bulutlar güneşin yakıcılığından daha neşelidir. İşte hayatta kalanlara da dünya böyle görünmeye başlamış.
**
Bu olaylar şehrimizin başına gelirken bir devlet dairesine işim düşmüştü. O gün korka korka, sine sine vardım Tanrı’ya yakalanmamak için. İşimi halletmek için sıraya geçtim. Uzun kuyruk beni bir hayli bunalttı. Korkuyordum bu kadar çok beklemekten.
Bir süre sonra memurla göz göze geldim. Gözlerime inanamadım. Tanrı bir devlet memuru kılığına girmişti. Memur yüksek tezgahın ardından kuyruktakilere yorgun gözlerle bakıyor, bazen de sıraya girmeye çalışanları tersliyordu. Ara sıra çaresiz bir hale bürünse de onun Tanrı olduğundan emindim. Gözlerindeki ateşi yalnız ben mi görüyordum?
Cesaretimi toplayıp ona öfkeyle baktım. Gizlice fotoğrafını çektim. Sıra bana geldiğinde kağıtlarımı istedi. Beni o yüksek tezgahtan görmedi ki. Demek ki o değilmiş dedim ve evin yolunu tuttum.
Bir de akşam haberlerde ne duyayım! O devlet dairesindeki bütün insanlar yok edilmiş. Hemen gizlice çektiğim fotoğrafa baktım. Sandalyesi boştu. İçim ürpertiyle doldu.
**
Geçenlerde bir haber gördüm, sen de gördün mü?
Çocuk parkında görevli iki adamcağız, ellerinde siyah poşetlerle çöp topluyorlarmış. Birdenbire gök gürlemiş, yer yarılırcasına sallanmış. Gümbür gümbür gelmiş Tanrı.
Adamların dizlerinin bağı çözülmüş. Kaçacak bir yer bulamamışlar. Hemen açık alanda çökmüşler oldukları yere. Eğilebildikleri kadar eğilmişler. Fakat acımamış gözlerinden ateş saçan. Anında taş heykellere çevirmiş adamları.
İşte böyle. Tanrı’dan kaçış olur mu! Her zaman saklanacaksın. Sığınacaksın gizli yerlere.
Öyle değil mi?
Cevap versene! Hey, cevap ver!
Neredesin, neredesin! Nereye gittin? Kaçtın, gittin ha! Tanrı cezanı verecek!
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.