Açılan kapılar | Güleyni
Yazan Kategori atölyeden6. sokaktaki evimiz, diğerlerinin zenginliklerini her daim fark etmeleri için oraya kudretli, başı sonu olmayan bir el tarafından yerleştirilmiş gibiydi. Mutaf Apartmanı 56/6. Birbirini sevmeyen altı aile. Sakinlerinin çocukları da birbirleri ile hiç anlaşamazdı. Sokaktaki diğerleriyle muhabbetleri ise ancak sobalı evleri merak eden zengin çocukların girişimleri ile mümkün kılınıyordu. En alt katta bir numarada oturan Şahin, bu muhabbetlere pas vermemeyi, şov yapmak için gündüz vakti yaktığı soba ve harcadığı çıralar yüzünden yediği dayaktan sonra öğrenmişti. Pek konuşmazdı ama bir gün bana dudak uçuklatan arkadaşlarından bahsetti. Fareler.
Şahin farelere hikâyeler anlatır, onlarla ödevlerini yapar, oyunlar oynar, herkesten gizlerdi dostlarını. Mutaf Apartmanı’nın çocukları bir tuhaflık olduğunu anlamış ve tabii ki peşine düşmüşlerdi. Kömürlükte onu yakaladıkları günden beri aklını yitirdi diye dalga konusu olmuştu. Benim şişkoluğum bile ikinci plandaydı artık. Halbuki Şahin’in farelerle arkadaş olduğunu bir bilseler, konuştuklarını bir duysalar anlayacaklardı delirmediğini.
Bana anlatmıştı. Tutamadım ki ağzımı. Saksıdan hallice bahçemizde çilekler peyda olmuştu, evden aşırdığımız kireç gibi beyaz peynirlere karşılık arkadaşlarının hediyesiymiş meğerse. Ben balkonda salınırken seslendi Şahin, arkadaşları güvenmiş bana da, tanışabilirmişiz artık. Paldır küldür inerken Figen teyzeye yakalanıp dökülüverdim heyecanımı. Oğlunun farelerle konuştuğunu anlayan Figen teyze kömürlükteki bütün odunlarla dövmüştü onu. herhalde aklı gittiyse o gün kapıları açılmıştır. E artık benimle konuşmaz olmuştu, haklıydı da. Yine de giderken veda etmediği için kalbim kırıktır hâlâ.
Kimse farelerle, çileklerle, şahinlerle ilgilenmemişti. Mutaf Apartmanı yıkılıyordu. Ev sahibimiz ölmüş, sanki bizim bahçeye gömülecekmişçesine bir hızla evlerimizden çıkmamızı istiyorlardı. Herkes kalacak bir yer bulmaya çalışıyor, karşı komşumuz Safiye teyze “Şurda ölmeme ne kaldı, benden sonra yıkılaydı olmaz mıydı?” diye söylenip duruyordu. Haklıydı yaşlılık konusunda. Safiye teyzenin kızı bile yaşlıydı. İki haftaya kalmadı evin molozları daha toplanmadan toprağa kavuştu zaten.
Annem nerelerden bulduysa, ya az para aldığı için ya da rica minnet para almadığı için suratsız iki adamla eşyaları taşımaya gelmişti. Kamyonetten inen annemle babam arasında türlü sebeplerden beliren gerginlik görülmeye değerdi. Eşyalar yüklendi, üstüne annemin eskidiğine asla ikna olmadığı ama eşyaların üstüne örtülürken ikiye üçe cartlayan çarşaflar hasbelkader kapandı. Biz bunlarla uğraşırken, herhalde ciddiyetlerini göstermek için, yıkıcı makineleriyle gelen adamlar Şahin’in babası Doğan amcanın Şahin taksisine yaslanmış sigara tüttürüyorlardı. Babalarının sokağıymışçasına sigaralarını fırlatıp yere, kömürlükten başladılar yıkmaya. Ne garezleri varsa balyozlarla indiriverdiler derme çatma duvarları. “Günlük yevmiyeye şu ettiklerine bak hele, sanki bize düşmanmış bunlar” diye söylenen annem durmadan hadi çağrıları yapıyordu. Ondan en çok duyduğum şeylerden biriydi bu. Sabah hadi uyan der, akşam hadi yat der, hadi babanı çağır, hadi sofrayı kur, hadi okula, hadi hadi. Halbuki “Olacak bir şey olmak için zamanını bekler,” bunu herkes bilir. Evet ekmek almaya gitmenin de bir zamanı vardır.
Kimseye anlatamıyordum derdimi. Farelerin çıkmasına izin verin yoksa ölecekler diye canhıraş koştururken, sokağın başında belirdi Şahin, okuldan geliyordu. Kömürlüğün halini görünce koşmaya başladı, cümleler kurmadı sesler çıkardı. Yıkıntıları öfkeyle kaldırmayı denedi. Açılan boşluklardan fareler teker teker başlarını çıkardılar. O önde, arkadaşları arkasında sokağın başına doğru yürüdüler. Kimse durmadı önlerinde. Gözyaşları kurumamıştı ama yüzünde sevdiği birini uğurlayan, gitmesinin iyi bir fikir olduğuna inandığını gösteren bir gülümseme vardı. Görenler tiksintilerini ve şaşkınlıklarını gizleyemiyordu. Sanki her gün arkadaşlarımızı, akıllarını, böylece uğurluyormuşuz gibi, annemin tek derdi beni arabaya bindirmekti. Şahin’i ve arkadaşlarını son görüşüm böyle oldu. Hadi hoşça kal.
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden. Çizim yazara ait.