Akis | Burcu Olsen Şahin
Yazan Kategori atölyedenMerhaba! Adım Nika. Türküm aslında. Annem koymuş ismimi. İran asıllı kendisi. Nika Farsçada kibar, güzel demek… Anlamı pek bana uymuyor, ama her anne gibi annem de güzel bir çocuğu olacağını hayal etmiş. Dansa başladığımda çok küçük değildim. Babamın ikna olması uzun sürmüş diyelim. O biraz, nasıl derler? Muhafazakâr… Hiç aklımda kalmaz böyle dolambaçlı kelimeler.
Erkan Abi konuşurdu süslü süslü, eski Türkçe ile… Hayatımda gördüğüm en iyi, en çalışkan insanlardan biridir. Bu binada çalışırdı. Müstahdem derlerdi ona ama, bence bu sahnenin yıldızıydı. Dans yüzde ellisi bu işin. Geri kalan her şey onun uzmanlık alanına girerdi. Elektrik, ses, ışık, tüm tadilat ve temizlik işleri… Zor bir çocukluk geçirmiş. Bir akşam kardan yollar kapandığında çıkamamıştık buradan, o gece anlatmıştı biraz… Yoksa hayatta bahsetmez kendinden.
Bir gösteri öncesi son prova günü sahne arkasında karşıma çıktı. Çok kızgındı. Sinirden yanakları kızarmış. Bir şey olmuş belli. Hem yerleri süpürüp hem de kendi kendine söyleniyordu.
— Erkan Abi iyi misin?
Bana döndü ama bakmadan konuşmaya başladı.
— Ne olacak? Yine ehemmiyetsiz konuşmaların muhatabıyım. Hep ben mi fedakârlık farizasıyla boğulacağım. Umurunda değil kimsenin bunca çaba. Yok arkadaş! Kimseye müdana etmeyeceksin.
Her sabah kalkıyorum, sanki reisicumhur gelecekmiş gibi hazırlanıyorum, depodan bozma buz gibi odada. Soğuk aksimin karşısında sıfatımı düzeltiyorum. Ne için? Başta kendime saygımdan, işime saygımdan. İmtina ediyorum, düzeltiyorum, boyuyorum, indiriyorum, kaldırıyorum. Kostümlerinizin temizliği, düzeni bile tek başına bir iş. Sırtımdaki yükü kader bellemişim, öyle de gidiyor. Ezberimi bozmam, bu yeknesaklıktan kurtulmam lazım. Ne istedilerse yaptım, yine de yaranamadım mendeburlara…
— Yapma Erkan Abi! Herkes farkında. Biz bilmiyor muyuz senin ne kadar çalışkan olduğunu? Sen bizim yıldızımızsın. Herkes senden örnek almalı bence. Belli canını çok sıkmışlar. Ama bu düşüncelerin adamı değilsin. Hadi gel! Bugün kahveler benden.
— İçmem ben kahve falan. Çay severim. İyi demlenmiş olacak. Damağımı kavuracak demin yoğunluğu. Bunu bile çok görüyorlar bana.
— Ya tamam! Ben yapacağım demli çayını. Sonra birlikte keyfini süreceğiz, damağımızı kavura kavura.
O gün dönüm noktasıydı demek. Sonraki birkaç günü çok düşünceli ve sakin geçirdi. Konuşmaya zorladımsa da sonuç alamadım. Hiç tahmin etmezdim böyle hayatını değiştireceğini. Bütün ekip şaştık kaldık. Ama en çok ben mutlu oldum. Dedim ya, pek severim onu. Potansiyeline göre yaşamıyordu bence. Bulunduğu yerden daha iyisini hak eden biriydi Erkan Abi. Teşekkür ederim size. Benim için bir ilk. İlk defa tanıdığım biri iyi bir iş yapıyor ve onunla ilgili bir gazeteciye bilgi veriyorum. Gazetede okumuştum. Bisikletle dünya turunu en kısa sürede tamamlayan kişi olmak yetmemiş, Bolivya’daki ölüm yolunu iki saat kırk beş dakikada inmiş. Gerçekten olağanüstü. Görürseniz sevgilerimi iletin. Onu çok özlüyoruz.
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.