Oca 31

Astro-prenses | Toprak Kurgusever

Yazan Editör Kategori atölyeden

Kral eşini kaybettikten bir yıl sonra yeniden evlenmiş. Geçen yılı aratmayan bir kar örtüsü varmış ülkesinin topraklarında. Eski kraliçenin aksine yeni kraliçe giyimine ve saçına çok dikkat edermiş. Öyle ki saraya geldiği gün yüzlerce ayna getirtmiş. Tüm koridorlara, odalara hatta bahçeye bile bu aynaları koydurtmuş.

Sarayın büyüklüğü karşısında hayranlığını gizleyemeyen kraliçe prensesin odasını görünce hayal kırıklığına uğramış. Prensesin dadısına dönerek “Neden bu odada ayna yok?” demiş.

“Kraliçem, ayna yeni doğmuş bir bebeğin güzelliğini anlatmaya yetmez.” cevabını almış.

“Olur mu öyle şey kuzum. Bir prenses giyimine, duruşuna dikkat etmeli ve sonra da bir prensle mutlu bir yuva kurmalı, değil mi majesteleri?” diye kraldan onay beklemiş.

Ne diyeceğini bilemeyen kral, “Öyle olsun.” diyebilmiş.

Mevsimler birbirini kovalayadursun, aradan geçen yıllar prensesi büyütmüş güzelleştirmiş. Öyle ki artık kraliçeyle ayna karşısında bir olup “Ayna ayna söyle bana var mı benden daha güzeli bu dünyada?” demeye bile başlamışlar.

Zavallı ayna ne yapacağını bilemez halde “Elbette yok efendimiz.” deyip durumu kurtarıyormuş.

Sonbaharın yapraklara yavaşça rengini verdiği, güneşli bir sabahında sarayın yakınlarına bir prens gelmiş. Uzaklardan geldiği belli olan genç delikanlı beyaz atı ve ihtişamıyla adeta güneşi bile gölgede bırakırcasına ışık saçıyormuş.

Balkonundan olan biteni seyreden kraliçe, “İşte prensesimiz için uygun bir eş adayı, belli ki soylu bir genç, hemen akşam yemeği için kendisine davet yollamalı.” diye düşünmüş. Odasındaki hizmetkâra yönelerek, “Dadıya haber verin prensesi hazırlasın.” diye emretmiş.

Haberi alan dadı, müjdeyi iletmek için genç kızın odasına gitmiş, ancak prensesi bu sefer ayna karşısında değil de pencere kenarında gökyüzüne bakarken bulunca şaşkınlığını gizleyememiş.

— Prensesim akşama misafirimiz var. Kraliçemiz hazırlanmanız için akşama kadar süre verdi.

— Merak ediyor musun dadı?

— Neyi prensesim?

— Güneşi, ayı, yıldızları… Acaba bizden ne kadar uzaktalar? Sana bir şey göstermek istiyorum dadı.

Prenses kraliçenin kendisine hediye ettiği küçük aynalardan birini yastığının altından çıkarmış.

— Bunu gece gökyüzüne tuttuğumda onları daha yakından izleyebiliyorum.

— Anlıyorum prensesim, fakat bir an önce hazırlanmaya başlasak iyi olur.

O akşam prensin davetli olduğu masada yemekler yenmiş. Gecenin sonunda prensin aklı prenseste, prensesin aklıysa gökyüzündeymiş.

Bir ara prenses “Ay ve yıldızlar hakkında ne düşünüyorsunuz?” diye sormuş.

Bunu bir flört daveti olarak algılayan prens “Eminim mehtaba sizinle yakından bakmak daha güzel olsa gerek.” diyerek onu ufak bir yürüyüşe davet etmiş.

Prensese göre gökyüzü o kadar güzel ve görkemliymiş ki bunu ancak bir büyü bozabilirmiş. Gökyüzünü seyre dalan genç kadın cebinden aynayı çıkarıp yere uzanmış.

Prens hayretle “İyi misiniz prensesim?” diye sormuş.

Aynayı gökyüzüne tutup yıldızların ve ayın yansımasını yakından seyreden prenses, “Gayet iyiyim. Benim gördüklerimi belki siz de görmek istersiniz.” diyerek aynayı genç adama uzatmış. Aynayı alıp gökyüzüne tutan prens “Astronomi ile yakından ilgileniyorsunuz. İsterseniz bir gün sizi sarayıma davet edebilir ve oradaki astronotlarla tanıştırabilirim.” demiş.

Teklif karşısında prenses heyecanlanmış, prens de kral ve kraliçeden bu davet için müsaade istemiş. Olacaklardan habersiz kral ve kraliçe yakında gerçekleşmesini umdukları izdivacı düşünerek büyük bir hevesle daveti kabul etmişler.

Prenses saray ziyareti sırasında astro odada ilk gördüğü teleskobu yakından incelemiş, adlarının astronot olduğunu öğrendiği 7 cüce bilim insanına merak ettiği tüm soruları sormuş. Memnun bir şekilde ziyareti sonlandıran prenses, prensten tekrar gelebilmek için müsaade istemiş. Fakat aradan geçen zaman prensesin yıldızlara olan merakını, yıldızlara olan merak da ziyaret aralıklarını sıklaştırmış.

Astro odada yedi cüce bilim insanıyla birlikte çalışmaları hız kesmeyen prenses, artık bir karar vermesi gerektiğini düşünmüş ve ülkesine bir haber göndermiş. Saraya dönmeyecek ve burada bilim adına gökyüzü çalışmaları yapacakmış.

Haberi alan kral ve kraliçe bu durum karşısında önce şaşırmış, sonra da ne yapacakları konusunda kafa kafaya verip düşünmeye başlamışlar. Zamanla kral durumu kabullenmiş, fakat kraliçe, majesteleri ile aynı fikirde değilmiş. Ona göre bir prenses bir prensle evlenmeli ve ülkesini en iyi şekilde temsil etmeliymiş.

Bunun üzerine yıllardır girmediği büyü odasına girmeye karar vermiş. Hazırladığı iksirle kendisini prensesin merhametini kabartacak yaşlı bir cadıya dönüştürmüş. Sepetine doldurduğu elmaları da koluna takarak prensin sarayındaki astro odanın yolunu tutmuş.

Astro odaya girmeyi büyüleri sayesinde hızlıca başaran kraliçe, önce yedi cüce bilim insanına uyku büyüsü yapmış. Gökyüzü haritalarıyla yaptığı çizimlere dalmaktan etrafında ne olup bittiğini fark etmeyen prenses bir anda yanında beliriveren yaşlı cadıyı görünce çok korkmuş.

— Siz de kimsiniz, ne arıyorsunuz burada?

— Korkmayın prensesim, beni buraya yıldızlar gönderdi. Duydum ki onlarla yakından ilgileniyormuşsunuz. Fakat elmalarımın tadını daha bilmediğinizi varsayıyorum. Öyle ki bu elmaları tadan her bilim insanı daha çok çalışmış, daha çok mucizenin kapılarını aralamıştır.

Hem yıldızlara duyduğu merak hem de karnının acıkmış olması prensesi elmayı yemeye ikna etmiş. Aldığı ısırıkla kendini yerde bulan genç kadını, çok sonra uykudan uyanan yedi cüce bilim insanı bulmuş. Durum hakkında hiçbir bilgileri olmadığı için öldü sanıp onu geceleri en çok parlayan yıldızın altındaki camdan bir kaba koymuşlar. Prens her gece prensesi ziyaret etmiş ve pişmanlıklarını dile getirir olmuş:

— Ah prensesim ne çok seviyormuşum ben sizi, bunu şimdi daha iyi anlıyorum. Keşke zamanı geriye alabilseydim. Gökyüzü çalışmalarınıza eşlik ederdim, belki de birlikte gezegenleri keşfe çıkardık.

Olanları sarayındaki sihirli küresinden izleyen kraliçe, ne kadar büyük bir hata yaptığını anlamış. Kralın yanına gidip baştan sona durumu anlatmış. Ertesi günü hem kral hem de kraliçe soluğu prensin sarayında almışlar. Durumu prense anlatan kraliçe, yanında getirdiği iksiri ona içirmiş. Prensin öpücüğüyle gözlerini açan prenses olanları işittikten sonra kraliçeyi affetmiş. Prensin kendisi hakkında yaptıklarını ve söylediklerini duymuş. Böylece hem prens hem de prenses kendilerini bilime adayıp maceradan maceraya koşmuşlar. İki ülke arasında bilim çalışmaları ve anlaşmaları yapılmaya başlanmış.

Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...