Ateş | Saniye Kısakürek
Yazan Kategori atölyedenEvimizin kapısı dar bir sokağa bakardı. Her gün o sokakta akşama kadar oyunlar oynardık. Karşı caddede bir kilise vardı. Bellerine kalın ipler bağlayan elbiseli amcalar görürdüm orada.
Babam,
“Şehre başka bir elbise giydirdiler,” dedi geçen akşam.
Annem,
“Duvarlarını kanla boyadılar,” dedi.
Anlamadım. Bir gece o kilise kaybolmuştu.
“Nereye gittiler,” dedim. Kimse ağzını açmadı. Kilisenin yerinde yeller esiyordu.
Arkadaşlarımla oynarken anlattılar bana. Kiliseyi yakmışlar. Büyük büyük adamlar gelmiş. Elleri dev elleriymiş. Kafalarında ateşler yanıyormuş. Bacakları balta gibiymiş. Kalan parçalar üstünde zıplamışlar. Orayı dümdüz etmişler.
Evimizin penceresi akasya ağaçlarına bakar. Çiçekleri yaz mevsiminde öyle güzel kokar ki!
Kilisenin arkasında oyun parkı vardı. Servi ağaçlarının serinliği yüzümüze vururdu. Yorulduğumuzu hissetmezdik ağaçların güzel kokusundan.
Bir akşam babam,
“Ölü insan parçaları saçıldı her yere. Kimse görmedi, duymadı,” dedi.
Annem,
“Köpek sahibini ısırmadı çünkü,” dedi.
Soru soran gözlerle baktım anneme ve babama. Bir gece geldi kelli felli adamlar. Parkı oydular. Ağaçları, çiçeği, toprağı yediler. Doymadılar. O kadar şişmanladılar ki evimize düşüp bizi ezecekler diye çok korktum o gece.
Evimizin damı güneş görürdü. Yazları tarhana kokardı. Tarhana serilmiş hasırlı çiğlerin arasında saklambaç oynardık.
Sabah erkenden annem şöyle dedi babama:
“Barış içinde yaşamak varken…”
Gözleri ıslaktı. Ağlamıştı ama benden sakladı babam.
Ben anladım. O sabah uçaklar geldi, ardından siren sesleri duyuldu. Büyük bir gürültüyle evimiz sallandı.
Ateş çıktı her taraftan.
Ve daha birçok geceler.
Uyudum, uyumadım.
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden. Saniye Kısakürek’in diğer öyküleri için tıklayın.