Birlikte bir ömür | Fazilet Sitare
Yazan Kategori atölyeden— Ayseel, kız nerdesin gözü kör olası.
— Burdayım hanımım, camları siliyordum.
— Kaç saat oldu ortalıkta yoksun, ne bitmez cam silmeymiş bu!
— Ama hanımım, biliyorsunuz ev eski, çerçeveler ahşap, boydan boya cam…
— Sus, bir de karşılık verme, ilaç saatim geldi.
— Daha on dakika var, ben kontrol ediyorum, merak etmeyin.
— Öldürecek misin sen beni. On dakika varmış. Guguklu saat öteli çok oldu, saat başını çoktan geçti. Tansiyon ilacımı getir. Bir de karşı apartmanda bir hareketlilik var iki gündür, camları silerken bak bakalım neymiş? Alt kattaki gençler de geç geldiler gece. Bir gürültü, bir şamata, hasta mı var yaşlı mı, düşünen kim. Görürsen uyar, daha edepli olsunlar.
— Ben nasıl derim onlara biraz sessiz olun diye. Zaten uyumuyorsunuz ki geceleri.
— Bacaklarım uyutmuyor, sanki bilmiyorsun. Huzursuz bacak mı, neymiş işte. Horozlar ötmeden uykuya dalamıyorum.
— O zaman geceleri gürültü de rahatsız etmez sizi.
— Bak hele, hemen de cevap hazır. İşine gelince duyar bilirsin her şeyi, ben seslenince kulak sağır, dil lal kesilir. Yöneticinin kızı evleniyormuş, azıcık etrafta olup bitenleri öğrenip beni haberdar etsen. Konuşacak mevzumuz olur seninle.
— Bize ne, evleniyorsa Allah hayırlı etsin.
— Ne demek bize ne, akşama kadar nasıl vakit geçireceğim ben bu evde? Sen de açıyorsun radyoyu gelsin türküler, gitsin haberler. Benim halimi soran yok. Mahpus kaldım dört duvar arasında. Gelinler de uğramaz. Kız desen işi başından aşkın, çoluk çocuk da küçük.
— Gelinlerin de çocukları küçük…
— Sen bugün ters tarafından mı kalktın? Niye kızdığım her şeyi savunuyorsun bakayım? Camlar bitince şu vitrinin içini de temizle. Kristallere dikkat et, geçen günkü gibi sakarlığın tutmasın.
— Bu hafta silmesek olmaz mı? Hem gelen giden de yok zaten.
— Bana diklenme Aysel Hanım. Silinecek diyorsam sil, karşılık verme. Dil de pabuç kadar. Bu gelinler akıl veriyor sana biliyorum ama benimle yaşıyorsun onlarla değil, unutma. Tansiyon hapım nerde kaldı?
— Hemen getiriyorum. Kızınca da adımın sonuna hanım eklemeniz hoşuma gidiyor aslında.
— Suyu da unutma Aysel!
— Ne zaman unuttum ki. Hatırlatmasa olmaz.
— Ne dedin sen?
— Şimdi getiriyorum, dedim hanımım.
— Küçük gelin yine arabayı değiştirmiş. Acımazlar ki bunlar yavrularıma. Oğlanlar kazansın, bunlar har vurup harman savursun. Gezmeler tozmalar, bir gün de annemizi gezdirelim yok.
— Geçen sene yazlığa götürmek istediler gitmediniz ya. Ben de gelirdim, bir deniz havası alırdık hem.
— Ben bilmez miyim onların ne maksatla çağırdıklarını. Elâleme “Biz annemizi buralara kadar getirip bakıyoruz, yine de yaranamıyoruz.” demek içindi o. Ben de gitmedim, planlarını boşa çıkardım, oh, iyi ettim.
— Ha, bütün yaz dört duvar arasında pinekledik.
— Sen gittin ya köyüne.
— Üç gün sonra çağırdınız, sıkıldım diye. Halbuki dayımın kızını bırakıp gitmiştim yerime.
— N’apayım canım, tanımadığım geveze bir kadınla evde bir başıma?
— Benim gibi azarlayamadınız tabii. Ağzınıza geleni söyleyince o da susmamıştır, ama bu yaz on beş günümü köyde geçireceğim. Büyük oğlunuzla da konuştum olur, dedi.
— Kıız, beni kimlere bırakıp gideceksin sen?
— Gelinler nöbetleşe birer hafta gelecekmiş.
— Gelinler mi? O canavarlara mı bırakacaksın, nasıl kıyarsın bana Aysel’im?
— Aysel’im ha? Birden beni ne kadar sevdiğiniz aklınıza geldi demek.
— Aysel’im, canım evladım, sen de benim bir kızım sayılırsın. Sana kızıyorsam bu senin iyiliğin için, yaptığın banaysa öğrendiğin kendine. Bugün var yarın yokum ben, bir ayağım çukurda. Hem tecrübe sahibi ol istiyorum. Sizin köy Düzce’de miydi? Yazın da ne güzel olur oralar. Fındık bahçesi de var mı? Ben ağaçların altına oturur hiç sesimi çıkarmam, ilaçlarımı da yanıma alır, saate bakarak kendim içerim. Ha Aysel, beni onların eline koma.
— La havle, yine başıma kaldı.
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.