Şub 06

Boşluk / Nesrin Baytok

Yazan Editör Kategori atölyeden

Kendi içine bakıyor, “derinn” bir boşluk. Kapı deliğinden bakıp bütün odayı görmeye çalışmak gibi. Asla göremezsiniz.

“Bunun, ucu bucağı var mı?” diye geçiriyor içinden. Cevabı yine kendi veriyor: “Yok… Ucu bucağı yok…” Demek ki “Uçsuz, bucaksız” böyle bir şeymiş. Derin, depderin ve bomboş…

Mühendis ya, hemen hesap yapacak. Gözleri kaç metreyi görebilir? De ki karanlık değil aydınlık… Kaç kilometreyi görebilir? Hesaplayamıyor.

Bir hesap daha: Kaç dakika böyle bakabilir? Bir saat? İki saat? Yirmi dört saat?

Yok, yok, yirmi dört saat olamaz, uyku süresini de hesap etmek gerek. Neden? Uyurken de boşluğa bakamaz mı? Cevabı yine kendi veriyor: “Bilmem.”

Off ya, şu boşluk ne ağır bir şey… Hayır, boş olmasına olsun da, derinliğine ne demeli…

Rüyasında o boşluğa düştüğünü görüyor, Süpernova patlamasından sonra yıldızın içine göçmesi gibi… Aman Allah’ım! Düş düş bitmiyor. Bütün gece boşluğa düşmüş sanki. Hiçbir mühendis bunun derinliğini hesaplayamaz. Uyandığında bir önceki günün cevabını da almış oluyor. Boşluğa yirmi dört saat bakabilir.

Bugün boşluk yer değiştiriyor. Olabilir mi? Oluyor işte!

İçeriden dışarıya doğru bir değişim bu. Boş boş akıyor. Hayır, hayır akmıyor, çoğalıyor, büyüyor. Dışarısı da boşlukla doluyor. Kendi kendine gülüyor: Boşlukla dolmak… “Nasıl bir şey acaba?”

İçi de boş dışı da. Bomboş mu? Hayır, elbette. Yoksa bunu nasıl bilsin? Boşluğu gören, bilen biri olmasa, tarif eden olmasa boşluğun anlamı olur mu? Kapı aralığında kalmak gibi… İçi de boş, dışı da… Arada kapı var, içeri boşluktan dışarı boşluğa açılan.

Boşluk bir yerde sabitleniyor: Ayaklarının altında… Şu para destesine ayak bassa tutunabilir mi? Para destesi nereye basacak? Altın bilezikler işe yarar mı? Onlara da üzerinde durabileceği dayanak noktası gerek. Türk lirası olmaz tabii. Dolar da olmaz.

Düşüyor. Baş aşağı değil, dümdüz düşüyor. Bağırsa sesi çıkar mı?

Bu, boşluğa bakmaya benzemiyor. Boşluğa bakarken gözlerin düşer içine, ama sen boşlukta kalmışsan bütün bedenin düşer o boşluğa.

Hani baş dönmesi çekerken doktor sorar ya “Oda mı başınızın etrafında dönüyor, yoksa kendi etrafınızda mı dönüyorsunuz?” Öyle karmaşık bir durum…

Bu düşüşün bir çıkışı olur mu?

“Olmaz, Abbas yolcu” derseniz boşluğun hesabını yapmışsınız demektir: Sonsuz boşluk…

Aksine cevabı “Olur, elbette” diye vermişseniz yine bir hesap yapmışsınızdır: Sonsuzluk eksi bir. Bu durumda, “yükselirken susabilirsiniz kabaran bir sevinçle”…

Gaye’nin notu: Atölyemizin ürünü olan bu yazı, Barış Bıçakçı’nın aşağıdaki şiirinden esinlenerek yazıldı.

Bu Şehir Bu Kapı Aralığı

Burada kalalım, bu kapı aralığında.

Yazlar sıcak ve kurak

Kışlarımız, göğsümüze işleyecek denli kıvrak!

Burada kalalım, kapı aralığında.

Soğuk havaları önemseme, sessizliği de!

 

Bağırabiliriz düşerken

Ve yükselirken, susabiliriz kabaran bir sevinçle.

Yorumlar akışı .

2 Yorumlar



yazı çizi  
Facebook Twitter More...