Çokça bulut, az mavi | Işıl Erkan
Yazan Kategori atölyedenGüneş solarken sakilliğini gizleyerek daha da uzayan bina. Ardı arkası çorak arazi, her an her şeye dönüştürülebilir. Girişi toprak yol, çamurun daha çamur hali. Uzayan bina bakımsız. Sardalya kutuları misali üst üste dizildikleri katlarda insanların, hayaller bile bitişik, sıkışık nizam. Telaşlar üst üste, yorgunluklar eskimiş; dip dibe, kendinden bir hayli uzak yaşamlar. Hayat kavgaları ekmeğin peşi sıra gitmekten öteye uzanamıyor. Yaşamlar solgun. Yakınlarda bir mezarlık var.
Türkân pencereden bakıyor bodrumdan girişe yükselirmiş gibi yapan evlerinde. Erken sabah vakti. Kuş sesleri çatallı. Soba üzerinde çaydanlık. Çayı bir avuç. Birkaç dilim ekmek, biraz peynir. Türkân kaygısıyla umudunu yarıştırıyor. Her sabah, her uykusuzluk peşi rutin. Eşikten ötesi kendi kavgası. Yeni gün yeni umutlar demek, bilinmeyen şanslara emekleyen olasılıklar demek. Eğer ki isabet ederse, bir gün…
Türkân gündeliğe gidiyor. Belirli saatlerde kendi yaşamını, başka yaşamlarla birleştirmeye, uyumsuz yerlerinden. Onları yakalamaya koşuyor ucundan. Çok aile tanıyor, çocuklarını seviyor. Anne olamayışından duyduğu eksikliği onları severek tamire çalışıyor. Ellerinden lezzet dolu yemekler çıkıyor. Etraf onun umutlarıyla toz toz temizleniyor. Islak zeminler merhametiyle arınıyor. Evin havası onun pencerelerinden geçip dönüşüyor. Türkân insanları seviyor, barışmaya çalıştığı hayatı seviyor, ona direniyor.
Son birkaç yıldır yalnız yaşıyor. Öncesinde iplik fabrikasında gökkuşağı iplikler geçermiş ellerinden. Her biri ayrı bir nihayete dönüşmek üzere: Kimi tekstil, kimi dokuma. Boyaların karışmasını izlerken ruhu, etkisi gün boyu süren bambaşka renklere bulanırmış paydos sonraları. Turuncuyla hayal yüklenirmiş; mora açılır, sarıya tutunurmuş. Yeşil rüyalar görüp kırmızı kâbuslarda sıçrarmış geceleri. Bir gün gelmiş, bitmiş renkler.
Kocası hırsızlığa karışmış. Polisler dayanmışlar bir akşam vakti hanelerine. Kamyona yükledikleri çimento torbalarını delik deşik edip bir kıyısından, yarım yarım atarmış mal sahibinin aracına, “sehven” hasar almış gibi. Birkaç yüklemede üç, bilemedin beş torba; daha fazlasında giderek daha fazla. Derken testi asfalt yolda kırılmış, gammazlanmış bir gün.
Semt küçük. Binanın her daire bozması hacminde, apartman kokusu yoğunluğuyla yayılmış haber. Kendine ait olmayan bir bedeli ödüyor Türkân nicedir. Kocası tutuklu, kendi yarım özgür. Fabrikadan kovulmuş. Zaman akıp geçiyor hiç istifini bozmadan; çokça bulut, az mavi.
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.
Okudugummm en güzel yazılarından birtanesi fikrine saglik
Çok teşekkür ederim, desteğinle güzel ♡
Zevkle okudum. Devamı var mı bilmiyorum ama fazlasıyla merak ettim. Başarılar diliyorum, yüreğine sağlık.
Eren’ciğim çok teşekkür ederim, çok incesin, devamı kim bilir belki de yakın gelecekte gelir 🙂