Erguvan zamanı | Aynur Eğitmen
Yazan Kategori atölyeden“Bu ağaçları tanıyor musun?” diye sordu yürürken.
O zaman baktım çevreme. Ne çok ağaç vardı. Çiçeğe durmuş hepsi. Koyu pembe mi desem mor mu desem, ikisinin arasında bir renk işte.
“Sana soruyorum, hişşşt, daldın yine…”
Evet dalmıştım. O dikkatimi çekene kadar çevremde rengârenk ağaçlar olduğunu, renklerinin nasıl da büyüleyici olduğunu fark etmemiştim.
“Ohoooo, olmuyor böyle. Çıkalım, biraz yürüyelim, hava almak istiyorum, dedin. Çıktık. İyi de ben kendi kendime konuşuyorum. Madem konuşmayacaktın neden beni çağırdın. Ne güzel oturuyorduk. Hem uzun zamandır görmediğim arkadaşlar da gelmişler. Pat diye yürüyelim dedin, geldik…”
Pat diye! Doğru ifade buydu. Pat diye, bir çırpıda söyleyiverecektim her şeyi. İçimde ne var ne yok dökecektim şuracıkta. Hem daha ne kadar bekleyecektim ki?
“Ya sen beni duymuyor musun? Kulaklarına mı bir şey oldu, neyin var? Yoksa konuşmayı mı unuttun? Hem bu buluşmaları yapmak senin fikrin değil miydi? Ne güzel oluyor işte. Yılda bir toplanıyoruz, herkes nerede, ne yapıyor konuşuyoruz, anlatıyoruz. Gerçi sosyal medyadan her an her şeyden haberimiz oluyor ama bu başka. Böyle bir arada, yan yana, diz dize, göz göze bir başka oluyor…”
Göz göze, diz dize! Ahh ne de güzel söyledin. Tam da bu işte. Tam da istediğim gibi.
“Yok bu böyle olmayacak. Ben dönüyorum. Sen istediğin kadar yürüyebilirsin. Yalnız içerdekiler homurdanmaya başlamadan dön. Haydi görüşürüz.” Gitme! Kal! O ağaçlar Erguvan. Birçok masala, söylenceye konu olmuşlar. Belki çiçeklerinin kısa ömürlü, yapraklarının da kalp şeklinde olmasındandır. Belki de şimdi ve burada, Erguvanların çiçeğe durduğu zamanda, seni seven kalbimin söylencesine hazırlanıyorlardır. Sonunda pat diye söyleyiverdim. Sen Erguvanlar arasında gözden kaybolurken!
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.