Haz 27

Gelişler Gidişler / Cemil Özer

Yazan Editör Kategori atölyeden

Bilinçaltı çorbaya dönmüştü, ama çorba sadece acıktığında aklına gelirdi, başka da bir anlamı yoktu. Sonrasıysa malum… Karnını doyurur, kaldığı yerden devam ederdi. Çoktandır memur monotonluğuna kapıldığını söyler, dururdu. Sabah, akşam; gelişler ve gidişler…

Son günlerde, karısından ayrı geçirdiği zamanların arttığını fark etti. Özellikle hafta sonları, alır başını giderdi. Nereye gideceğine kendisi karar vermez; ayakları götürür, o giderdi. Kimsenin olmadığı bir yere gitmek istediğini söylerdi hep. “İlk giden ben olayım” derdi, “İlk gören ben. Kimse yaşamamalı, yalnız ben”.

Konuşmaya tahammülü yoktu.

− İyi günler Okan Bey, nasılsınız?

− İyi günler geri zekâlı, çok iyiyim.

Dilinde hep aynı şiir:

“Sen şimdi içimde eski bir hüzün,

Gözlerimde bir damla yaşsın.

Bir avuç anısın gençlik yıllarımdan

Ve bir tutam çiçek,

İlk yaz sabahlarından.”*

“Allah’ım, nereden duydum ben bunu, nerede okudum, nerede?”

Akşama kadar gelmediği olurdu. “Benim suçum değil” derdi, kendi kendine. “Bir yemek hazırlamaktan bile acizsin be kadın!” İlk yıllar öyle miydi ya! “Eskidik” dedi içinden, “Çok çabuk eskidik”.

Sıradan cuma sabahlarından biriydi. Uyandı, banyoya geçip dişlerini fırçalamaya başladı, her zamanki gibi aynaya bakarak. “Sen şimdi içimde eski bir hüzün…” Hareketsiz kaldı öylece, uzun süre aynadan gözlerini alamadı.

Giyinmek için geri döndü. Karısına seslendi: “Meltem uyan artık, işe geç kalacaksın.” Pantolon yine çift çizgiydi. Suratını ekşitti. Hazırlandı. “Ben çıkıyorum” dedi isteksizce.

Daireye geldi, koltuğuna oturmadan, kâğıda sarılmış simidi masaya bıraktı. Pencereyi açtı, mayıs sabahlarına bayılırdı. Karısına döndü, gülüştüler. Sabahki kızgınlığı gitmişti işte, bir gülücük bile yetiyordu. Çay almak için koridora çıktı. Çay kazanının önünde birkaç kişi toplanmış muhabbet ediyordu. Selam verdi. Bardağını doldurup odasına döndü.

Hafta sonu yine uzun bir yürüyüşe çıktı. Gözden uzaklaşıp aptal insan kalabalığından kurtulmak için hızlı hızlı adımladı yolu. Yoruluncaya kadar yürüdü, yürüdükçe yoruldu. Nefes nefese bıraktı kendini yumuşak toprağın üzerine.

Uzun süre öylece kalmış olmalıydı. Kendine geldi, gözlerini açınca o şiiri gördü karşısında. Başının ucunda, toprağın üstüne dikilmişti inadına. Üstünde kocaman harfleriyle; Meltem Oğuz.

* Metin Demirtaş

Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...