Gündüz Gece / Mansur
Yazan Kategori atölyedenHuzursuzdum. Üst kata çıktım. Herkes yerini almıştı bile. Vapur kalkmak üzereydi. Biraz ileride kadının yanı boştu. Otururken derin bir of çektim. Burnumdan soluyordum. Omuzlarımız birbirimize temas ediyordu. Birden başını bana doğru eğerek konuşmaya başladı.
“Kimileri için huzur verir karanlık. Kimileri için korku. Bazı yerlerde yaşam sürekli devam eder. İnsanlar, karanlığa inat gün doğana kadar uyumazlar. Bir kafes gibidir dünya, tüm insanları içine hapseden. Herkes özgür olduğunu sanır, ama çoktan teslim olmuştur doğanın acımasız kuralına. Gelip gideriz sessizce, en çok korktuğumuz ölümü bile bile. Karanlıkta neler olur oysa. İki âşığın uzun bekleyişlerden ve susuzluktan sonra kana kana aşkı içtiği sevişmelere tanıktır. Bir hırsızın pencereden içeriye atlayıp tanımadığı birilerinin özel yaşamını ihlaline. Bir köşede kıvrılıp sızan bir sarhoşun iç geçirmelerine. Gizli kuytu bir odada, geleceğe yönelik toplantı yapanlara. Fısıltılar yükselir, dünyanın her yerinden karanlığın derin sonsuzluğuna. Acılarını, sevinçlerini, umutlarını haykırır insanlar. Yaşlıların çoğu sevmez karanlığı. Bir gün daha kaybetmenin huzursuzluğu çöker üzerlerine. Kaçakçı için bir kurtuluş adeta, saklar onu. Bozacı için ekmek kapısıdır. Geceyi iple çeker. Fırıncılar, gecenin serinliğini ocak başında atlatırlar. Gün ola hayır ola der insanlarımız.”
Sadece dinliyordum. Çok güzel ve huzur verici bir ses tonu vardı. Devam etti.
“Gün doğar. Nöbeti devralır gündüz geceden. İşe gitmenin telaşı başlar çoğu hanede. Kaçakçı, gizlenecek yer arar kendine. Hırsız, yakalanır saklandığı yerde. Bozacı, derin bir uykudadır. Âşıklar yorulmuştur sevişmekten. Yaşlılar tekrar tutunur hayata. Dünyanın bir ucunda gece bir deprem olmuştur, gündüz çıkar her şey ortaya. Sadece bir aldatmacadır tüm hissedilenler. Fiziksel özelliklerin dışında bir fark yoktur aslında gece ile gündüz arasında. Ya sen, diyeceksiniz sen hiç karamsarlığa kapılmadın mı, hiç omuzların düşmedi mi, diyeceksiniz. Ben yaşamı hissettim. Böyle öğrendim her şeyi. İnsanları, eşyaları, doğayı. Güneşin ısısını, soğuğu. Toprağa dokundum, sevdiğime dokundum, ağaçlara, meyvelere, hayvanlara dokundum, dinledim onları. Rüzgârın yüzüme çarpışını, yağmurun yanaklarımdan süzülüşünü hissettim. Hepsinde ayrı bir güzellik gördüm. İçimi aydınlattım.”
İskeleye yaklaşıyorduk. Ne kadar güzel konuşuyordu. Yüzü denize dönüktü. Yüzüne çarpan nemli deniz rüzgârını soluyordu. İmrendim. İskeleye gelmiştik. Sonra küçük bir kız çocuğu geldi ve koluna girip kaldırdı onu. “Hadi anne gitme vakti. Dikkat et, önünde bir basamak var.”
Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.