Jilet | Güleyni
Yazan Kategori atölyedenAnnesi halıları topladı diye öfkelenmişti. Kendini bildi bileli geçirdiği bu nöbetler Suat dahil herkesi çok korkuturdu. Bir daha asla sakinleşmeyecek gibi olur, boynundaki damarlar her an şiddetle patlayacakmışçasına şişer, iner, şişer. Annesi halıları tekrar serse, ayaklarına kapanıp ağlasa da sakinleştiremez Suat’ı. Kırklı yaşlarındaki Hikmet Hanım bir ayağını çukura uzatmış görünür: Parmaklarının her eklemi yerini belli edecek şekilde şişmiş, derisi içindeki tüm su çekilmişçesine buruşmuş, gözleri kocaman sevgi dolu ama yorgunluğunu anlatmaktan çekinmeyen ve ciğerlerinizi parçalayacak bakışlara sahiptir. Eşi Erdoğan Bey doğumdan kısa süre sonra onları terk etmiştir. Henüz tuhaflıklar belli olmamışken, bebek Suat uzaylı Suat olmamışken gittiği için Hikmet Hanım hala umutludur. Sonuçta onu hasta oğluyla değil, yeni doğan bebeğiyle terk etmiştir.
Suat’ı sakinleştirmek için çabalar, Hikmet Hanım hep çok çabalar. Sımsıkı ellerini ovuşturur oğlunun, gözlerinin içine umutla bakar, omuzlarına masaj yapmaya çalışır. Taş gibidir, şimdi tartılsa kendi ağırlığının en az üç katı gelecektir. Onu tokatlamayı bile dener, üstü yosun tutmuş bir kayayı tokatlamak gibidir.
Vazgeçer, onu odanın ortasında bırakır. Yine saatlerce konuşacaktır ve sonrasında derin bir uyku…
Suat dizlerinin üstünde oturmuş kafasını bir sağa bir sola çeviriyor. Namaz selamlamasını andırsa da daha yavaş hareketlerle odadaki havayı ittirerek sağ sol, sağ sol… Tam karşısındaki kör edici ışık huzmesine aniden kitlenerek ve hala öfkeyle sesleniyor.
— Çağırdım seni kaç kere, neden gelmiyorsun?
— Suat söz verdiklerini yapamıyorsun. İnsanlarla iletişim kuruyorsun. Halbuki sen imparatorluğumuzun seçtiği kişisin, seni kurtarmak için göklerden ineceğiz biliyorsun.
Eski bir tanıdığı görmüşçesine rahatlamış, kasları artık yumuşamış bir halde ve neredeyse heyecanla yanıtlıyor.
— Dediklerini yapıyorum. Annem dışında kimseyle konuşmadım. Beni terk ediyorsun. Ya tekrar gelmezsen ve insanlar beni öldürürse, elleriyle boğar, tırnaklarıyla parçalarlarsa.
— Zamanı geldiğinde seni yanımıza alacağız. Annen, her şeyin sorumlusu o. Bana güven. Gözlerin tam karardığında, ellerin ayakların buz kestiğinde, nefes almak için ağzını açmana gerek kalmadığında, damarlarındaki kan artık teninin dışından akmaya başladığında karşında beni bulacaksın. Ancak tepelerinden bakarsan insanlardan intikam alabilirsin, yaşadıklarının hesabını ancak yedi kat gökten sorabilirsin. Şimdi kapat gözlerini ve uyu.
Pili bitmiş bir oyuncak gibi önce gözleri kapandı, sonra boynu hafif yan yattı ve olduğu yere uzanıverdi Suat. Derin ama huzursuz bir oh çekti Hikmet Hanım, gözyaşlarının hırıltısı eşliğinde. Odaya gidip üstünü örttü, alnından öptü tüm gençliğinin.
Saatler geçti. Suat gözlerini açtığında hala aynı dünyada olduğu için yaşadığı hayal kırıklığını karnındaki ağrıdan hissetti. Boş bakışlarla ayağa kalktı, emir almışçasına keskin hareketlerle banyoya ilerledi. Annesini salondaki kanepede uyurken gördü. Yüzünü buruşturdu. Aynanın karşısında uzun uzun gözlerine baktı. Dolabı açıp düzenli olarak temizlenen babasının tıraş takımını aldı eline birer birer. Jileti aldığında müthiş bir güven içinde hissetti kendini. Elinde oluşan küçük kesikten sızdığında, damarlarındaki kan teninin üzerinden akmaya başlamıştı. Beklediği işaretleri bulmuştu. Jiletin bir tarafı kör edici şekilde parlıyordu.
Not: Çizim yazara ait. yazı çizi atölyesi öykülerinden.