Ara 06

Kardan Giden / Cansu Alver

Yazan Editör Kategori atölyeden

Ben gelemem bugün. Kar yağıyor, baksana! Nefret ederim kardan ve ensemdeki soğuk soluklarından. Bana göre kar, bir iki saatlik görsel şölenden ibaret; o da gök kubbeden yavaş yavaş, döne döne süzülürse. Şölenden kalan ise yerdeki sulu kar ve çamur karışımı, ağır çekime alınmış mecburi yürüyüşler, buz faktöründen dolayı incinen popolar ve kar yığınının erirken iliklerimizden zorla çekerek aldığı ısı. Lunapark stili olmayan çarpışan arabalar da onun şaheseri.

Beş yaşında, bir anda başladı karfobik hayatım; bahsi geçen nefret sebeplerinin farkında olmadığım vakitlerde yani. Kardan adamı hayal meyal hatırlarım; isimsiz bırakmazdım onu. Aslında benim isim vermediğim şey yoktu şu ismi bol dünyada. “Ali” adında kırmızı bir cüzdanım, “Alican” diye seslendiğim oyuncak pandam ve “Aliş” diyerek sevdiğim civcivlerim vardı mesela. Kardan adamlarımın ismi de “Kardan Ali” idi elbette.

O günlerde kar beyazdı; beyaz masumiyet… Masumiyet çocukluk; çocukluk ise ben… İyiydi aram Kardan Alilerle anlayacağın. Burunlarını şekilli havuçlardan seçer, gözlerinin orantılı kömürlerden olmasına dikkat ederdim.

Kardan Alilerim ile çok vakit yutardım. Babam üşütüp hasta olmayayım diye evde pamuk adamlar yapıp onlarla rekabet ederdi. Nafile! Pamuk adamlar el büyüklüğündeydi. Pamuk elleri cebime alır, kapıdan eve girsem bacadan kaçardım.

Bir gün, aylardan beyaz iken, Kardan Alilerim bir basketbol takımı oluşturabilecek sayıya ulaşmışken, pencereden buruk bir gururla onları izliyordum. Babam iki aydır evde görünmediği için meydan onlarındı neticede. Annem hiç gülmüyor, babam hiç gelmiyordu. Annem yalnız kalmasın diye gelen komşu teyzeler bana “vah vah” bakışı atıyorlardı. Galiba bu empatik teyzeler sempatik olmaya çalışıyordu.

Annemin bitmek bilmeyen hezeyanları mı onları bu hale getirmişti? Babam bir daha pamuk adam yapmayacak mıydı sahiden? Anlamadım önce. Sonra da anlamadım aslında. Bir defasında hissettim sadece. Babam bizi terk etmişti. Belli ki karlı bir yolda kayıp gitmişti. Oysa ben onun adını vermemiş miydim her sevdiğim şeye? Benim dünyamın güneşi o değil miydi? O olmazsa dünya yörüngesinden oynamaz mıydı? Yüreğimin karları nasıl erirdi? Hayır, gitmemişti. Yalancıydı içimdeki ses. Hem babam da çok kızardı o yalancı sese. O zaman keşke o ses gitseydi babam yerine!

Duygularımın olası bir çarpışmayla beni öldürmemeleri için aralarına trafik levhaları, ışıklar ve polisleri koydum. Babasızlık hissiyatımın yersiz, hadsiz ve haksız olduğunu evrene göstermeliydim şimdi. Tek tek inceledim; “Ali” adlı cüzdanım çekmecemde, Alican pandam yatağımın üzerinde…  Aliş civcivlerim artık horoz dik başlılığı gösterseler de yerli yerindeydiler işte!  Rahatlamaya başlayarak kontrolümü sonlandırmak üzere bahçeye koştum. Umudum benimle tam da orada dalgasını geçti. Babamın kayıp gittiği karlı yola gözyaşımın tuzunu akıtsam da gerçek, bembeyaz ortada belirmişti.  Yerde, basketbol takımı oluşturacak sayıda havuç, Kardan Aliler beni terk etmişti.

Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...