Neşeniz bol olsun | Handan Namlı
Yazan Kategori atölyedenNeşeniz bol olsunmuş. Kim bu yahu? Ona ne ki bizim neşemizden. Bak sus pus olduk. Herhalde maşallah dediği 15 dakika yaşamayan tiplerden bu adam. Sevim de şaşırdı. O bana baktı ben ona. Deli mi ne. İnsan tanımadığı kişilerin konuşmasına böyle damdan düşer gibi dalar mı? Manyak. Ah ne güzel şu yaz gününün keyfini çıkarıyorduk. Çay da pek güzeldi. Olmasa ne yazar, vapurda çay içmeden olmaz. İsterse bulaşık suyu gibi olsun. Sabah olsaydı simit de alırdık ama şimdi karnım tıka basa dolu. Çok yedik çok. Lafa daldık, tabakları yalamadığımız kaldı bir tek. Oh sefam olsun, sanki her zaman yapıyoruz da.
Bak gene yüzüme bakıyor. Arkadaşına bir laf atsa da araya girsem diye düşünüyor herhalde. Yok atmayacağım, çok beklersin. Eh be adam. Sevim’i dürtsem, erkenden kalksak mı acaba? Ya arkamızdan o da kalkarsa. Yok artık. O kadar da değil. Anlamıştır sohbet etmek niyetinde olmadığımızı. Ama ne cesaret ya. Tebrik etmek lazım. Yoksa münasebetsizlik mi demeli. Tabii ki canım. Aklı başında birisi böyle bir şey yapmaz. Öyle anormal de görünmüyor. Mesela şu bir sıra öndeki adam yapsa şaşırmam. Saç baş dağılmış. Gözleri de deli deli bakıyor. Yanında oturan kızın telefonuna bakıyor. Kız farkında değil, arada gülüyor, kendinden geçmiş. “Sen niye gülmüyorsun, anlamadın mı espriyi” diyesim geldi. Karşısında oturan kadının elbisesinin rengi ne öyle yahu. Gözümü aldı, fosforlu Cevriye gibi. Zifiri karanlıkta el fenersiz yol bulabilir.
Of gelsek artık. Yol bitmedi vallahi. Sevim’e bak ya, daldı gitti uzaklara. Ne çektin be Sevim. Ne çekecek be, dünya yansa umurunda olmaz onun. Geniş mi geniş. Yaşlanmayacak. Ben kırış kırış olurum, o tef gibi gezer, gamsız. Kendisi de söylüyor: “Benim canım sıkılacağına onun sıkılsın, söylerim gider”. Düşünmez ki karşımdaki kırılacak mı üzülecek mi? Ama ben öyle miyim? Ağzımdan çıkacak lafı on kere tartarım. Lafını sözünü bilmeyenlere de gıcık olurum. Bu adam gibi. Biz susunca hevesi kursağında kaldı garibin. Kalsın. Ayakları da pek kocamanmış, çocuk mezarı gibi. Bu boya bu ayak olmamış. Hiçbir rüzgâr deviremez, yere sağlam basıyor!
Ne ayıp bana, insanların fiziksel özellikleri ile alay edilir mi? Edilir tabii. Küçükken de benim kulaklarımla az dalga geçmediler. Hem duymuyor ki aklımdan geçenleri. Düşünceleri okuyan bir cihaz icat ettikleri gün ben yanmışım. Zihninden geçenleri seslendiren bir cihaz. Nereden geliyor bu saçma sapan fikirler aklıma. Sevim’i dürteyim de kalkalım. Sıkıldım oturmaktan. Azıcık da ayakta bekleyelim.
Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.