Ölüm Haberi / Özden Eylem Yıldız
Yazan Kategori atölyeden— Ahmet, Osman koşun hele, televizyonda Nurten’i gösteriyorlar!
— Soluğum kesildi be gadın! Ne olmuş bizim Nurten’e diyiver hele!
— Susun da dinleyek be Osman.
— Sayın seyirciler, şimdi ki haberimiz ne yazık ki bir cinayet haberi. Gün olmasın ki güzel ülkemizin başından bu tür olaylar eksilmesin! Burhaniye ilinin Darıpınar ilçesine bağlı Sarıkız köyünde oturan 35 yaşındaki N.T. 38 yaşındaki eşi H.T.’yi yirmi kez bıçaklayarak öldürdü. Sarıkız köyünde oturan N.T. bu sabah saatlerinde duş almak için banyoya giren eşi H.T.’yi bilinmeyen bir nedenle yirmi bıçak darbesiyle öldürdü. Sonrasında evden çıkıp köy minibüsüyle jandarmaya giderek teslim olan N.T. cinayet işlediğini söyledi. Köye giden jandarma, öldürülen H.T.’nin yakınlarının tepkisine maruz kaldı. Uzun süre eve giremeyen jandarma banyoda korkunç sahne ile karşılaştı. Edindiğimiz bilgiye göre penisi, kolları ve kulakları kesilen H.T.’nin cenazesi olay yerine gelen Cumhuriyet Savcısı’nın yaptığı inceleme sonrasında otopsi için şehir merkezine gönderildi. 12 yıllık evli ve 5 çocuğu olan N.T-H.T çiftinin daha önce aralarında sorunlar olduğu söylendi.
— Abooov, bizim Nurten’e bak! Nasıl gıymış kocasına?
— Heç öyle deme Ahmet Ağa, gadın haklıydı. Pezevenk, neler etti Nurten’e bir ben, bir Allah bilir ya!
— Öyle de Kadriye, hak hukuk böyle mi aranır.
— Ne diyorsun sen be Osman. Açtırma ağzımı. Beni seninle evlendirdiklerinde hak hukuk diye sordular mı bana? Getirdiler altına avrat neyim diye verdiler ya! Hele bu Ahmet Ağa yok mu?
— De get namussuz. Osman’dan eyisini mi bulacaktın? Evde kalacaktın Osman olmayaydı!
— On dördünde mi Ahmet Ağa?
— Ne yani Kadriye, pişman mısın gız bana vardığına?
— Ne bileyim Osman! Gayri alıştım sana, Allah için hakkın var. Bu Nurten’in namussuz kocası Hayri gibi davranmadın bana. O Hayri yok mu, Hayri! Neler etti gadına, her gün üç öğün yemek yer gibi gadını döverdi utanmaz. Nurten’in ailesi gaç kez geldi. Yalvardılardı Hayri’ye. Namussuz söz verirdi, gittiklerinin ertesine elinde satır kovalardı köyün içinde. Lakin yine de Nurten’in, o mendebur herifi öldüreceğini düşünmezdim hiç. Kaç kez kapıya geldiydi, abla kurtarın beni diye. Bebelerine yazık oldu ne diyeyim.
— La Osman, sen benim gardaşıma aha böyle davransaydın yemin billah ben öldürüverirdim seni!
— De get Ahmet Ağa, o sakat bacağınla mı öldürecehtin beni!
— Hele bak Osman, sen benim Ağa’ma nasıl sakat dersin.
— Kadriye, yalan mı konuşayım, bir bacağını kestiler ya şekerden. Ben mi kestim zaar?
— Neyse ne Osman, büyütme. Ben alıştım gayri. Sakatlığımdan çok çektim evvel, lakin siz benim kadar şanslı mısınız ki? Hele bakın benim iki buçuk bacağım var ya sizin? Siz iki bacakla birbirinizi yemekten başka ne edersiniz ki?
— İlahi Ahmet Ağa, senin bu letaiflerin. Ee ne edek bu Nurten’i? Kadriye ne dersin, cenazeye gidek mi?
— Valla Osman o şerefsiz Hayri hak ettiydi. Az bile yapmış Nurten. Ben gelmem. Cehennem ateşinde yansın gıybetsiz. Ama siz gidecekseniz de gidin ha, bir şey diyemem.
— Ne yalan söyleyeyim Ahmet Ağa, benim de gidesim yok da el âlem ne der diye düşünmeden edemiyom!
— Tamam, tamam anlaşıldı. Desenize gurban ben oldum yine he! Siz gıç büyütün ancak. Ben sabah düşerim yola. Giderim köy mezarlığına, ölünün arkasından vazifemizi getiririm yerine. Siz de aha böyle oturun bu minderlerde. De hadi ben camiye gidiyom hele bir kolaçan edeyim ortalığı ne var ne yok diye.
— Ben de galkayım da yemek koyayım, açtır şimdi biçareler. Hele biz nasıl duymamışız bunca kıyameti, köy çalkalanıyordur şimdi. Ne yapsam ki Osman, ne pişirsem?
— Valla gadın sen bilirsin. Sen ne istersen söyle bana, ben de Ahmet Ağa ile camiye gideyim, ne istiyorsan getireyim. Hadi Ahmet Ağa kalk düşek yola. Anca gideriz…
Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.