Nis 10

Pazarlık | C.

Yazan Editör Kategori atölyeden

Müteahhit “Oğlum bak buraya” diye seslendi.

Bir elinde çay tepsisini tutan çaycı nefes nefese kapıdan girdi.

Müteahhit ellerini arkadan bağlamış, kaşlarını çatmış odayı baştan başa gidip geliyordu. Odanın ortasına kadar uzanan masanın bir ucunda oturan belediye memuru parmaklarının arasına sıkıştırdığı sigarasını yakmak için bekliyordu. “Nerde kaldın lan, iki saattir çay bekliyoruz” diye bağırdı müteahhit.

Yirmili yaşlarda, kepekli uzun saçları ensesine dökülen ve zayıf yüzünde elmacık kemikleri birer çıkıntı gibi duran çaycı, çayları dağıtıp başını yerden kaldırmadan boşları aldı. Bir an odanın ortasında durakladı. Müteahhidin alaycı bakışlarıyla karşılaşmak pahasına başını kaldırdı. Tam maaş diyecekti ki müteahhit konuşmasına fırsat vermeden çıkıştı: “Yahu yemedik ya paranı, çık dışarı, işimiz gücümüz var daha.”

Aklına münasip bir cevap geldi ama yutkundu. Bir adım geri çekildi. Başı önde, sessizce odadan çıkacaktı ki müteahhit yeniden seslendi: “Akşama çok önemli müşteriler gelecek, üstüne başına dikkat et, rezil etme beni.”

Başını istemsizce sallayıp odadan çıktı. Çıkar çıkmaz da “Hem paramızı verme hem hizmet bekle!” diye kendi kendine söylenerek okkalı bir küfür savurdu. Omuzları düştü, sallana sallana mutfağa döndü. Ne kadar para kazanırsa kazansın iş ödemeye gelince kaçacak yer arardı müteahhit. Oysa daha geçen ay karısına yeni bir araba almış, bütün hafta arabayı gelene gidene överek anlatmıştı. Kendisi ise iki aydır tam maaş alamamış, evde yiyecek erzak, yakacak kömür, cebinde parası kalmamıştı. Ev sahibinden bir ay daha müddet istemiş, biriken faturalar için yine o asık suratlı kayınpederden borç dilenmek zorunda kalmıştı. En ağırına giden de buydu. Bir yandan boş bardakları yıkıyor, bir yandan söyleniyor, ara ara düşüncelere dalıyordu. Aklı altı aylık hamile karısında, tek göz evinde, evin ortasında yanan sobanın sıcak alevinde ve oradaki huzurlu saatlerdeydi.

O akşam yazıhane her zamankinden kalabalıktı. Kadınlı erkekli son derece şık, altı kişilik bir grup gelmişti. Durmaksızın servis yapıyor, odaya her girişinde müteahhidin “Bir hata yap da sorarım ben sana” der gibi bakan gözleriyle karşılaşıyordu. Odada sigara dumanı ve insan nefesinin birbirine karıştığı boğucu hava, buğulanmış damlalar halinde camlardan süzülüyordu.

Çaycı mutfak kapısının yanındaki tahta iskemleye oturmuş, yorgun bacaklarını ileri doğru uzatmış, kapı aralığından duyulan konuşmaları hayretle dinliyordu. Bahsi geçen meblağlar karşısında nefesi kesilecek gibi oldu. Daireler, milyonlar, katlar… Müteahhit belediye memurunu şahit göstererek heyecanla müşterileri ikna etmeye çalışıyor, gelenlerden uzun boylu, kır saçlı ve kırmızı yüzlü olanın her sorusuna uzun uzun açıklamalar yapıyordu. Arada bir sözü alan belediye memuru, belediyeden aldığı birtakım gizli bilgileri, büyük bir sırrı paylaşır gibi kısık sesle ardı ardına sıraladı.

Gelenler müsaade isteyip kapıdan uğurlanırken çaycı, müteahhidin yüzünde gece boyu asılı kalan samimiyetini yitirmiş gülümsemeye tiksinerek baktı. “Terbiyesiz herif” diye mırıldandı.

Bir an eksik yatan maaşların, alınacak erzakın, kömürün, ev kirasının, faturaların ağırlığını cebinde hissetti. Nefesi daraldı, derin bir of çekip sağına soluna bakındı. Müteahhit odaya dönmüş, belediye memuru ile müstakbel iş anlaşmasını kutlamaya başlamıştı bile.  Aralık kalan sokak kapısından hızla çıkıp merdivenleri koşarak indi. Müşteriler apartmanın önünde toplanmış, arabalarına binmek üzereydi ki arkalarından gelen çaycıyı fark edip unuttukları bir şey varmış gibi birbirlerine baktılar.

Çaycı doğrudan yazıhanedekilerin bütün gece ikna etmek için ter döktüğü kırmızı yüzlü adama yaklaşarak müsaade istedi. Acımasız katillere yakışır bir sakinlikle şirkete, müteahhidin şahsına, belediye memurunun geçmiş vukuatlarına dair bu zamana kadar gördüğü, duyduğu, dinlediği her şeyi biraz da çarpıtarak bir çırpıda anlattı. Vicdanının el vermediği böyle bir durum karşısında kayıtsız kalamadığını söyleyerek özür dileyip uzaklaştı.

Yazıhaneye döndü. Mutfak kapısının yanındaki tahta iskemleye oturup yorgun bacaklarını uzattı. Cebinde kalan son sigarayı çıkarıp keyifle yaktı.

Odanın kapı aralığından müteahhit ve belediye memurunun şen kahkahaları duyuluyordu.

Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...