Haz 25

Toprağı özenle saksılara döktü. Karıştırdı, üzerini düzledi, oyuklar açtı. Domates fidelerini her bir oyuğun içine tek tek yerleştirdi. Toprağı sıkıştırdı. Kendisinde ne varsa parmak uçlarından toprağa akıyordu. Mutsuzluğu, yalnızlığı, her şeye geç kalmışlığı, yaşamamışlığı… Endişeleniyordu. “Gübresi mutsuzluk olan domates fideleri nasıl büyür?” diyordu. Büyüsün istiyordu. Domatesler çubuklara tutunup büyüdükçe içinde yer etmiş karalar seyrelecekti. Onu alıp içecek, canlanacak, yaşama karışacaktı. Onlara can suyunu verirken susadığını fark etti. Hiç tanımadığı, bilmediği bir yaşama susuzluk… Bir bardak soğuk su içti. Devamı

May 14

Gece hiç uyuyamamıştı. Olsun. Yorgun hissetmiyordu. Kıpır kıpırdı içi. Büyük bir heyecanla yataktan fırladı, hazırlanmaya koyuldu. Gece saçlarını taradı, yeni yıkadığı sarı çiçekli elbisesini giydi. Mis gibi kokuyordu. Kırmızı rujunu da sürdükten sonra evden çıktı. Her gün geçtiği sokaklar gözüne daha güzel, daha canlı görünüyordu. Kendi bedeninden taşan çiçekler evlerin pencerelerini, balkonlarını, yol kenarlarını sarıyordu. Dokunduğu her şey güzelleşecekti sanki. Ahmet’in en sevdiği şarkıyı söylüyordu. “Yine mi güzeliz, yine mi çiçeeeeek”*. Sözler dudaklarından döküle döküle etrafa saçılıyor, limana kadar ona yoldaş oluyordu. Mutluydu. Devamı

Nis 16

Bir fotoğraf stüdyosundaydık. Annem ve arkadaşları biraz ileride sohbet ediyorlardı. O ise kaz ayaklarının ayrı bir güzellik kattığı gözleriyle bana doğru yol alıyordu. Sessizce. Anneme yakalanma korkusuyla kaçamak bakışlarla ona bakıyor, kulaklarıma kadar yanıp tutuştuğumu hissediyordum. İlk kez bana bu kadar derin, bu kadar çapkınca baktığını fark ediyordum. Yoksa? İçim titriyordu. Hafifçe başını eğip bana gülümsediğinde kafamı meşgul eden sorular, kilit altında tuttuğum yerden çıkıp beni sorguya çekiyorlardı. Hem de onun bal rengi gözlerinin ışığı altında. Olabilir miydi? Devamı

yazı çizi