Eyl 22

Zeki Müren’in bu nihavent bestesi ilhamım olmuştur çoğu zaman. İlk adının da payı var: “Beklenen Şarkı”. Şimdi onu dinleyerek yazıyorum. “Ruhuma” iyi geliyor.

Yok, bu bir “aşk” yazısı değil.  Düşüncelerim bambaşka… Sözcükler, onlara verdiğimiz anlamlar… Doğrusunu ararken kayboluşumuz.

O kadar çok sözcük var ki yeni bir anlam yükleyip benimsediğimiz. “Umarsız” mesela. “Umursamaz” demek olduğuna bahse girebilir pek çok kişi. Oysa umar “çare”dir, umarsız “çaresiz”. Devamı

Eyl 20

Şu cep meselesi canımı sıkıyor son yıllarda. Eskiden cepsiz pantolon, ceket düşünülemezdi. Şimdi ara ki bulasın. Peki, biz mendilimizi (artık kenarı işlemeli değil, bildiğin kâğıt) nereye koyacağız? Bir de utanmadan cep mendili üretiyorlar.

Bazen takıyorum kafayı böyle ayrıntılara ama ayrıntılar önemli. Bir yazar, binlerce maddelik “Teferruatlar Ansiklopedisi” yazdığını söylemişti. Arada bir göz atıp yazarken kullanıyormuş. Benden olsa olsa bu cep meselesi çıkar herhâlde. Devamı

Eyl 19

Behiç Ak’ı Cumhuriyet gazetesindeki karikatürlerinden tanıyorum. Kaleminin kuvvetli olduğunu biliyordum. Bu kitabıyla neşeli dilini ve çizimlerini yeniden keşfetmek çok güzel. Üstelik on iki kitabı daha var. Daha önce Pat Karikatür Okulu’nu okumuş, onu da çok sevmiştim. Sırada diğer kitapları var.

Galata’yı görmediyseniz bile bildiğinizi düşüneceksiniz. Bu güzel kulenin çevresinde birbirinden renkli insanlar ve kuşlar yaşıyormuş meğer. Fizikçi Rafet Bey, hayvanlarla anlaşabilen Hülya, teknoloji canavarı Emre, veteriner Sevgi Hanım, esrarengiz tuhaf adam, neşeli Oktay Bey, tembel martı Murteza, ebabiller, ilginç masallarıyla Melahat Hanım… Devamı

yazı çizi