Yazmak, Yazmak
Yazan Kategori yazma ipuçlarıEğitim verirken önce “Kime yazıyoruz? Neden yazıyoruz?” sorularını sorarım. Katılımcılardan güzel cevaplar gelir:
“Kendim için yazıyorum.”
“Okunmak için yazıyorum.”
“Yazmak beni rahatlatıyor.”
“Yazarken dinleniyorum.”
“Osman, Şükrü ve Rüknettin için yazıyorum.” (Bunu ben uydurdum.)
Daha pek çok farklı cevap. Bence en önemlisi kendine yazmak. Başkalarının okuyacağını düşünmeden sadece kendine. Günlük yazmak bunun bir yolu. “Sevgili günlük,” diye başlamıyoruz tabii, bu yaştan sonra. Günlük, bir terapi aracı aslında. Ağzına geleni yazarak kendi kişisel tarihini yaratıyor ve duygularını kâğıda döktükçe rahatlıyorsun.
İkincisi, hem kendine hem de okur için yazmak. İyi öykücü Orhan Duru, her yazarın okurla iletişim kurabilmek için yazdığına inanıyordu. Önce kendinle iletişim kuruyorsun aslında. Okurla iletişim de bambaşka bir haz verir. Bu arzu, yazarı yazmaya yöneltiyor. Roland Barthes: “Yazma Arzusu” adlı çok yazarlı kitaptaki yazısında bunu çok iyi anlatır Barthes. Yüzeyden kurtulup derinlere bakmak isterseniz mutlaka okuyun.
Yazma eylemi üzerine söylenecek çok söz var. Eğitimlerimde anlattıklarımı ve anlatmadıklarımı yazmayı sürdüreceğim. Hem kendim hem de sizin için…
Bi çırpıda, kendimle konuşur gibi yazmaya bayılırım.
Yazmak aklımızın özgürlük arayışıdır bence. Kendimizi gerçekleştirme ihtiyacı…
Yazdığımız her kelimeyle iç dünyamızın çalkantıları durulur, dinginleşir.
Harf harf akar içimizdeki sıkıntılar, dertler, coşkular, mutluluklar, binbir türlü ruh hali.
Beynimizin derinliklerinde saklanmış inler, cinler, periler biz yazdıkça kelime olur, paragraf olur, yazı olur.
Görünmez aklımızla, gerçek dünya arasındaki gizemli bir köprüdür yazı.
İnsanoğlu doğduğu andan itibaren ses çıkartma yeteneğine sahiptir.
Zamanla konuşmayı öğrenir.
Sonra okumayı ve yazmayı.
Her konuştuğumuzu yazmadığımız gibi, her yazdığımızı da konuşmayız.
Ancak gerçek şudur ki; konuştuklarımız yok olsa bile, yazdıklarımız geride bırakacak olduklarımızdır.
Konuştuklarımız, sesisimizin ulaştığı yere kadar gider, ama yazdıklarımız içilmeyi bekler sonsuzluk kadehinde.
Aklın özgürlük arayışını içeren her satırı okumak istiyorum ve yazdıkça özgürleşmek…
Sonsuzluk kadehini fondip yapmak istiyorum. ehi.
Evet fişimiz çekilene kadar yazalım. Oh.
Defterime yeni bir yazı kattığınız için sonsuz teşekkürler… Son ana kadar yazalım!
Başlangıçta Söz vardı, der Yuhanna. Söz, kelam, logos, her ne dersek diyelim, hangi dilde konuşursak konuşalım etrafımızda olan bitene yakıştırdığımız adlarla temaşa ederiz evreni. Bir an parlayıp sönen adlarla anlamlandırırız yaşamı. Plotinos’un dediği gibi, zaman nasıl ruhun hayatı ise, yazı da sözün bedenidir. Ve bu beden sözün ömrüne oranla neredeyse ölümsüzdür. Yazıya gebe olmak, mutlak bir ölümlü için güzel bir ölümsüzlük yanılgısıdır. O yüzden insan ilk çağlardan beri yazar da yazar.
Cihat
Evet, yazarak ölümsüzleşme arzusuyla kalemin peşinden koşuyoruz Cihat Bey. Sağ olun.