Komşu / Türkan Saçık
Yazan Kategori atölyedenYoksul evin kapısını güneş okşamaya başlamış, sokak öğle saatinde iyice boşalmıştı. Naciye, kapı önündeki taşın üzerine ilişerek ağrılı dizlerini güneşe verdi. Yaz başında güneşin bu kadar ısıtması pek de normal gelmiyordu, ama halinden memnundu.
Yedi yıl oldu, diye düşündü. Oğlu gideli tam tamına yedi yıl. Arıyordu arada bir aramasına da, bu yetmiyordu ki. Anne, ille de görmek isterdi yavrusunu, bağrına basmak. Neyse ki sağlığı ile ilgili bilgi alabiliyordu.
Kızı evleneli ise iki yıl olmuştu. Şimdi torunları vardı iki tane. Şirin mi şirin bebecikler. Onlar sık gelirdi, yerleri yakın olduğundan. Geldiklerinde Naciye’nin keyfine diyecek olmazdı. Evin içi çocuk sesi dolardı. Çok mutlu olurdu bu zamanlarda.
Bugünlerde arka sokaktaki komşusu Samiye Hanım’la kırlara gitmeye karar vermişlerdi. İyi anlaşıyordu onunla. Sokağın başında göründü Samiye. Bir telaş, bir heyecan seziliyordu davranışlarında, ama Naciye bunu hiç de kendisi ile ilişkilendirmemişti. Sıcak oturak taşını konuğuna devrederek içeri girdi. Başına beyaz yazmasını alıp bez torbasına da ufak tefek bir şeyler atarak hemen geri döndü. Gidebilirlerdi artık.
Samiye: “Hava güzel, biraz daha uzaklaşırsak temiz ot bulabiliriz”
Naciye: “Olur. Yatıra da uğrayıp dua ederiz belki.”
Samiye (gülerek): “Hızlanalım o zaman, yolumuz uzadı.”
Gidilecek yeri belirlemenin rahatlığıyla yola koyuldular. Önce yatıra vardılar. Çitin etrafına bağlanan renkli bez parçaları rüzgâr olmuş esiyordu. İnsanlar, dileklerini böyle rengârenk ifade etmiş, ziyaret yerini bir şenliğe dönüştürmüştü.
Onlar da renkli çaputlarını astılar. Sonra, aynı anda torbalarından çıkardıkları mumu yakarak dua ettiler. Sultan şaşkınlığını gizlemeden komşusuna baktı. Samiye geleli uzun zaman olmamıştı. Bu yüzden de birbirlerinin geçmişine dair bilgileri yoktu. Samiye herkesle samimi olmamış, güvenecek kadar uzun zaman geçirmemişti burada. Naciye ile aralarında kendiliğinden bir yakınlık kurulmuş, arkadaş olmuşlardı. Sadece onun evine rahatça girip çıkıyordu.
Toprağa oturdular. Samiye, uzun zamandır bu anı bekliyormuş gibi heyecanla konuşmaya başladı: “Geldiğimiz yerde çok acı çektik. Talihsiz amcam Arat, bir çatışmanın ortasında kaldı. Yitti, gitti. Kurtulabilenlerimizle buraya kadar gelebildik. Sonunda köyü boşalttılar. Asıl adım da başka. Berti”.
Naciye’nin gözleri yaşardı. “Benim de asıl adım Ankine. Bu köyde kimse bilmez. Onlar gibi yaşayıp gidiyorum işte. Burası benim havram gibidir. İçimden kendi inancımla ederim ibadetimi. Olsun. Tanrımız bir değil mi? Çok eziyet çektik. Bari torunlarımız iyi yaşasa.”
Güneş batıya devrilmiş, gölgeler uzamaya başlamıştı. Yer yer gözyaşlarının da eşlik ettiği dertleşme sonunda rahatlamış, neden geldiklerini bile unutmuşlardı. Eve dönmek üzere hızlı adımlarla yola koyuldular.
Gaye’nin notu: yazı çizi atölyesi ürünlerinden.