Şub 20

Mavi | Burcu Olsen Şahin

Yazan Editör Kategori atölyeden

Osmanbey hiç olmadığı kadar sıcak bu kış. Ilık havanın en büyük kanıtı, semtin asıl sakinleri olan kedilerin, araba altları ya da bir palasın kuytusundan medet ummadan, sağa sola aheste yürüyüşleri. Sırtımdaki gitarın telleri hiç gerilmedi nemrut soğuktan sebep. Güneşin yeni bir günü başlatmasına birkaç saat kalmasına rağmen, ıssız değil güngörmüş sokağım. Her gece olduğu gibi, kulağımda çaldığım son şarkının notaları, gün doğmadan yatağa uzanma telaşındaki bacaklarıma yetişmeye çalışıyorum. Evimin önüne geldiğimde içimde doğan, bir oh nefesiyle uçurduğum kuşun adı huzur. Öyle gülünesi bir hali var ki bu semtin. Pencerenden, sokağın karşısındaki komşuna, tuzluk istese uzatabilirsin. Bir araç geçerken, araç oraya girdiğine pişman, yayalar serbest vuruşa durur misali yüzlerini binaya dönerken küfürbaz.

Giriş kattaki dairemin yürüdükçe söylenen parkeleri ezelden dertli. Yatma telaşım bitene kadar anlatır durur. Yatağıma uzandığımda sıra bana geçer. Ben düşünürüm, onlar dinler.

Öğlen saatlerine doğru, karmaşık rüyalarım bedenimin kafein ihtiyacına yenik düşer, yıkansa da kahve kokan fincanımı güne hazırlarken ayılırım. Sokağa bakan penceremin önündeki nota dolu masaya oturmadan, son bir hamle perdeyi açarım. İşte karşımda yeni bir bilmece. Mazisi çok eski olmasa da, karşı palasın penceresinin altında her gün yenilenen duvar yazıları. Bir gece öncekinin, alelacele yok edildiği akmış mavi boyalardan belli. Geçen haftadan aklımda kalan:

“Sokak lambaları 07:40’ta sönüyor. Seni beklerken öğrendim”.

Birkaç gün önceki:

“Sonra çay bize bir gerçeği daha öğretti. Bekleyen her şey soğur, acır ve bayatlar”.

Ve bugünkü:

“Ya başkasına çay demlersem”.

Kimin, kime, neden yazdığı, muhatabı olma ihtimali komşular, yazanın ruh hali… Kısa bir an polisiye. Sonra atıştırmalık bir şeyler, biraz solo, biraz haberler, akşam saati telefonda anne sesi. Tam rehavete teslim olacakken grubun yeni solisti Berna’nın “Hadi kaldır kıçını, sahne öncesi biraz prova yapalım” mesajı. Yurtdışında kazandığı bursa rağmen, neden sıradan bir barda bizimle çalıştığını anlayamadığım, tuhaf kız. Son zamanlarda keyifsiz.

Çaldığımız bar, kimse yokken küf ve paspas kokulu. Grubun diğer üyeleriyle, birine anlatmak istesen asla hatırlayamayacağın sohbetler, prova, demlenme sonrası bol ve boş kahkahalar. Sahne sırası bizde. Berna hazır. Yüzü, sahneye çıkmak yerine, hastaneye gitmeyi gerektirecek kadar beyaz ve yorgun. Yerlerimizi aldık. Akort tamam. Havada, bin çiçekli, küflü parfüm kokusu. Gözümü çoktan almış spotlar. Berna’nın önünde mikrofon. Mikrofonun yanında bar taburesi. Elindeki çay fincanını ahşap tabureye bırakırken gördüğüm bol yüzüklü parmakları. Parmaklarına bulaşmış soluk mavi boyalar.

Boya?

Mavi!

Not: yazı çizi atölyesi öykülerinden.

Yorumlar akışı .

yazı çizi  
Facebook Twitter More...