Mar 07

Dudaklarına yakın öpüyor onu. Bu ilk değil üstelik. Daha önce de biraz fark etmişti ama… Gittikçe yanakla dudak arasındaki mesafe kısalıyor gibiydi. Neyse ki bu kez bir sergide karşılaşmışlardı, kalabalıkta…

Ya yalnız olsaydık, diye geçirdi içinden, dehşetle. Üzerinden birkaç saatin geçmiş olması, hiç de azaltmışa benzemiyordu olayın etkisini. Şimdi aklında hep o sahne vardı. Onu bu kadar uğraştıran, içindeki kıpırtılar mıydı? Belki… Bu küçük olay bütün benliğini kaplamış, başka şey düşünemez olmuştu.  Devamı

Mar 01

Gece saat tam dördü yirmi geçe korkunç bir baş ağrısı ile uyandı. Mutfakta lambayı dahi yakmadan, antreden gelen loş ışıkta dolabı açtı. Bir ağrı kesici içti. Isıtıcının düğmesine basıp mutfak masasına geçti. Üzerinde hâlâ dün akşamki kavganın yorgunluğunu taşıyordu. Başını ellerinin arasına alıp masaya eğildi. Saçlarını diplerinden tutup hafifçe çekti iki eliyle. Bu, hem ağrıya hem de ayılmasına yardımcı oluyordu. Dayak yemekten beter bir hâldeydi, tam da yılbaşı gecesi nasıl böyle bir kavgaya tutuşmuşlardı. Devamı

Şub 28

Oralet / P.

Yazan Editör Kategori atölyeden

Durduk yere obez olmadım herhâlde ben! Hep o üşengeç yaşlı cadının yüzünden!  İnceciktim bizimkiler beni ona emanet edip İngiltere’ye gittiklerinde. Hepi topu bir yaz geçirdim o cadının evinde. Daha ilkokul üçteydim. 19 kilo gittim, 33 kilo çıktım o evden.

Her gün sabah uyanır uyanmaz -bırak yüzümü yıkamayı daha yataktan doğrulmadan- üzerinde duman tüten turuncu oraletle bir paket kremalı bisküviyi dayardı burnuma cadı. “Günaydın güzel kızım, ay parçam” diye yapmacık gülüşüyle tepsiyi yatağın kenarına bırakır, pislikten rengi griye dönmüş basma desenli perdeleri açardı. Devamı

yazı çizi