Nis 05

Yoksul evin kapısını güneş okşamaya başlamış, sokak öğle saatinde iyice boşalmıştı. Naciye, kapı önündeki taşın üzerine ilişerek ağrılı dizlerini güneşe verdi. Yaz başında güneşin bu kadar ısıtması pek de normal gelmiyordu, ama halinden memnundu.

Yedi yıl oldu, diye düşündü. Oğlu gideli tam tamına yedi yıl. Arıyordu arada bir aramasına da, bu yetmiyordu ki. Anne, ille de görmek isterdi yavrusunu, bağrına basmak. Neyse ki sağlığı ile ilgili bilgi alabiliyordu. Devamı

Nis 03

Korkarak girdin kapıdan içeri. Botlarını çıkarman uzun sürdü. Anneannen yardım etti düğüm olmuş bağcıklarını çözmene. Kafanı kaldırınca boy aynasında kendini gördün. Kamburun çıkmıştı. Çirkindin. Ayaklarını sürükleyerek yürüdün mutfağa doğru.

Biliyordun. O, dipteki odadaydı. Kokusunu duyuyordun. Ama gitmen doğru değildi yanına. Seni mutfaktaki tabureye oturttular. Kafanı masaya koydun. Ekmek kırıntılarıyla göz göze geldin bir an.  Çiçekli muşamba örtü soğuktu. İrkildin. Muşambanın soğuğu gözyaşlarını arkalara itti. Düğüm oturdu ince boğazına. Devamı

Eyl 03

Eylül

Yazan Editör Kategori her şey

Eylül hep hüznü mü çağrıştıracak? Oysa yepyeni bir başlangıç… Yaz rehavetinin yerini sarı sıcak bir rüzgâr alıyor. Yeni işler, yeni sevdalar…

Tarzan gibi gezip boğazını şişirme zamanı. Şort üstü hırkaya alışma… Hırkayla birlikte kabullenme değişimi, geride bırakma…

Yine de sızıyor hüzün çatlaklardan…

 

yazı çizi