Eki 22

Kara bir tren, güzel bir sonbahar sabahı, ağır ağır girdiği istasyonda poflayarak durdu. Banklara dökülen yapraklar trenin dumanından oraya buraya savruldu. İstasyonda uzun, sarı saçlı küçük bir kız babasının nasırlı elini sımsıkı tutuyordu. Yenik bir ordudan geriye kalan savaşçılar gibiydiler. Toplayarak ellerini cenk yerinden, o kara trene binerek bu şehirden sessizce çekip gitmeliydiler. Anne ve babası fısıldaşırken duymuştu: “Bu şehirde bize yer yok” demişti babası. Devamı

yazı çizi