Mar 09

“Bu ağaçları tanıyor musun?” diye sordu yürürken.

O zaman baktım çevreme. Ne çok ağaç vardı. Çiçeğe durmuş hepsi. Koyu pembe mi desem mor mu desem, ikisinin arasında bir renk işte.

“Sana soruyorum, hişşşt, daldın yine…”

Evet dalmıştım. O dikkatimi çekene kadar çevremde rengârenk ağaçlar olduğunu, renklerinin nasıl da büyüleyici olduğunu fark etmemiştim.

Devamı
Şub 05

Adamın günlerdir gözüne uyku girmemişti. Bir derdi de yoktu aslında. Sadece sıkılıyordu. Peki neden? Evi ve ayağı sıcak, işi de, kafası da rahattı. Evet, yalnızdı ama bu onun kendi tercihiydi. Kimseye muhtaç değildi. Zaten arkadaşı falan da yoktu. İnsanları pek sevmezdi. Hele çocukları hiç! Sıkış tıkış otobüslerde gide gele, hepsinden nefret etmişti. Kimseye bulaşmadan yaşadığı sessiz, sakin bir hayatı vardı. Eee? Nerden çıktı şimdi bu uykusuzluk?

Devamı
Şub 04

Yerinde rahatsız gibi. İncir yaprakları kaşındırıyor, belli. Zaten herkesi kaşındırır. Dur, toparlandı, nihayet anladı sorumu galiba.

“Dediğim gibi Memur Bey, Hanım, Efendi?…” Memnuniyetsiz ifademi değiştirmiyorum. “Memurcuğum…” Gururla gülümsüyor şimdi.

“Sonra üç evladım oldu. Üçünü de en iyi okullarda okuttum, kariyer sahibi ettim, övünmek gibi olmasın ama övüneyim bu kadarcık da değil mi?” Çiğ bir kahkaha patlatıyor. İstifimi bozmuyorum, o da bozmuyor. Hayret doğrusu.

Devamı
yazı çizi