May 09

Mutfakta nikelajlı yuvarlak taburede oturmuş Ulaş’ı ve üstesinden gelmesi gereken bulaşıkları  seyrediyordu. Kahkahasını “Bir siktir git şurdan” diyen Ulaş’ın yüzüne bakarak daha da yükseltiyordu. Kucağındaki plastik salata kâsesinden aldığı, küçük, yuvarlak taneli üzümünü emerken eline gelen salkımın pörsümüş tanelerini de Ulaş’a atıyordu. Elbette isabet ettiremiyordu. Olsun, vakit geçiyordu işte. Düşünmeyi gerektirmeksizin bildiği bir şey vardı: Hayatındaki her şey gibi bu da rötarlıydı. Ya zamanın gerisinde ya da ilerisinde. Yanlış yaptığı her ne ise sorgulamıyor, değiştirmek için bir çaba da sarf etmiyordu. Böyle iyiydi. Devamı

May 08

Evin duvarları yeni sıvanmış, pencereler henüz boyanmıştı. Mustafa Efendi, en büyük oğlu İbrahim’i evlendirmeye karar verdiğinde yaptırmıştı burayı. Aynı evde yaşayacaklar, aynı kapıdan geçeceklerdi. Yeme içme de bir olacaktı, yatmak için pabuçlarını giyip on adımda hayattan geçerek odalarına girecekler; sadece yatağa girdiklerinde yalnız kalacaklardı. Toprağa verdiklerini topraktan alacaklar, bugüne kadar nasıl yaşadılarsa öyle yaşayacaklardı. Ne istediklerine göre değil, ne elde edeceklerine göre… Devamı

May 02

– Bak aşkım, şu iki çiçeği görüyor musun, biri senin, biri benim. Şimdi ikisi gökyüzünde uzun bir seyahate çıkıyor, beş yüz yıl sonra dönecekler. Biz de bu ağacın altında yatıp yine böyle konuşacağız.

– Sevgilim, ne güzel anlatıyorsun. Yine böyle bahar mı olacak?

– Yine bu mevsimde olacağız yakışıklım, ama o zaman üzerimizde teknolojik giysiler olacak.

– Nasıl giysiler sevgilim? Devamı

yazı çizi