Haz 27

Bilinçaltı çorbaya dönmüştü, ama çorba sadece acıktığında aklına gelirdi, başka da bir anlamı yoktu. Sonrasıysa malum… Karnını doyurur, kaldığı yerden devam ederdi. Çoktandır memur monotonluğuna kapıldığını söyler, dururdu. Sabah, akşam; gelişler ve gidişler…

Son günlerde, karısından ayrı geçirdiği zamanların arttığını fark etti. Özellikle hafta sonları, alır başını giderdi. Nereye gideceğine kendisi karar vermez; ayakları götürür, o giderdi. Kimsenin olmadığı bir yere gitmek istediğini söylerdi hep. “İlk giden ben olayım” derdi, “İlk gören ben. Kimse yaşamamalı, yalnız ben”. Devamı

Haz 26

Bir ayakkabı mağazasındayım. Hem kel hem de fodul erkek arkadaşımın ve babetçi ablamın aksine, topuklu ayakkabılara bayılırım. 23 pontluk ayakkabıları, tıkır tıkır denemeye başladığım anda kendimi kaybederim. Dünyaya 15 cm tepeden bakmak… Erkek arkadaşım kompleks yapsa, düztaban ablama fenalık gelse de umurumda değil. Sanırım ben, efsane bacaklı babaanneme çekmişim.

Bazı züppe arkadaşlarım demode bulsa da adımdan memnunum. “Cemile” babaannemin adı, köyün en güzel kadını. Dere kenarında çamaşır yıkayıp yürek yaktığı söylenir, nur içinde yatsın. Güzellik suç mu? Hakkında birçok rivayet var, ne derlerse desinler, ben inandığıma bakarım… Devamı

Haz 25

Toprağı özenle saksılara döktü. Karıştırdı, üzerini düzledi, oyuklar açtı. Domates fidelerini her bir oyuğun içine tek tek yerleştirdi. Toprağı sıkıştırdı. Kendisinde ne varsa parmak uçlarından toprağa akıyordu. Mutsuzluğu, yalnızlığı, her şeye geç kalmışlığı, yaşamamışlığı… Endişeleniyordu. “Gübresi mutsuzluk olan domates fideleri nasıl büyür?” diyordu. Büyüsün istiyordu. Domatesler çubuklara tutunup büyüdükçe içinde yer etmiş karalar seyrelecekti. Onu alıp içecek, canlanacak, yaşama karışacaktı. Onlara can suyunu verirken susadığını fark etti. Hiç tanımadığı, bilmediği bir yaşama susuzluk… Bir bardak soğuk su içti. Devamı

yazı çizi