May 27

Aynı çukur. Biraz sağa kırdım mı, işte kurtardım. Şimdi de yola doğru kollarını uzatmış o güzel çınar ağacı, merhaba. Hop, sağ dikiz aynayı da milimle kurtardım. Sekizinci trafik lambası, biraz hızlandık mı onu da geçtik. 15. durak, son durak ve mola. Demli bir çay eşliğinde, hızlı hızlı hamlelerle oynadığımız geleneksel tavla muhabbeti, hah işte düşeş, mars, yine yendim. Sıra geldi dönüşe, sağda bir çukur, solda bir çukur, liseliler, memurlar da bindi, yaşlı teyze, neredeyse 5 dakikada bindi. Dikiz aynasına baktığımda arka artık görünmüyor; ter kokusu, iş sohbetleri, patronu çekiştirenler, yemek tarifleri, sınav muhabbeti, cep telefonu, kitap okuyanlar. Herkesi ezberlemiştim. Hayat, sonu nereye gittiği belli bir yol gibiydi benim için. Hiçbir sapak, dönemeç dahi yoktu bu yolda. Devamı

May 24

Yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem, ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı, demiş Cemal Süreya.

Huzurun bekçileriydi kapıdakiler. Getirdikleri haberin elçisiydim ben de. Güneş yeryüzünü anlatırken gelenlere gülümsüyordum. Kapıyı araladım; beklediklerim, davetin en güzel vakti ile dayanmışlardı kapıma.

En telaşlı günümdeydim. Son kontrolleri yaptım. Masada bir kuş sütü eksikti. O bile olmalıydı aslında. Devamı

May 23

− Muzaffer, dikkatli sür. Kaç yıl oldu hâlâ kullanmayı öğrenemedin şu mereti.

− 48 yaşındayım. Kaç yıl olduğunu bilmiyorum, kendimi bildim bileli otobüs şoförlüğü yapıyor gibiyim. Yahu ne dıt dıt ediyorsun, kimsin sen?

− Ben senim Muzaffer. Olmak istediğin halinim.

− Ben mi, ben ne olmak istiyorum peki?

− Sen, sen hiç olmak istiyorsun. Devamı

yazı çizi