Oca 23

Renklerin tonu ruhunu yansıtıyordu. Askılardaki kıyafetlere teker teker bakıyor, dikkatini çekenleri alıp, evire çevire inceliyordu.

Tahminime göre en az yetmiş beş yaşında vardı. Hemen çaprazımdaki yazlık elbise ve eteklerin olduğu bölümde, elindeki beyaz emprime kumaş üzerine mor çiçekli, askılı elbiseye bakıyordu. Sarıya boyalı saçlarına, minik taşlı kelebekler iliştirmişti. Boncuk gibi pırıl pırıl mavi gözleri rimelliydi. Kırmızı oje sürülmüş uzun tırnaklı elleri, zarif hareketlerle giysiler üzerinde geziniyordu. Devamı

Oca 22

Yaşlı adam, pencereden eşsiz şehir manzarasına düşünceli ve kararsız bir şekilde bakarken, en iyisi kızımı aramak, diye geçirdi içinden. Karısının sağlığı yine endişelendirmişti. Sadece üç dört dakika sürmüştü öpüşüp okşamaları birbirlerini, daha fazlası beklenemezdi. Onu çok özlemişti, bu kadar da olsundu. Şimdi içerdeki koltukta oturmuş, beş dakikada bir ismini yüksek sesle tekrarlıyordu. Yine beyin devrelerindeki sinyal akışı zorlanıyordu. Devamı

Oca 21

“Melahat! Hayatım yeter artık, dudaklarını kemirmeyi bırak. Tırnaklarından sonra sıra dudaklarına mı geldi? Zaten bütün gece yatakta dönüp durdun, uyutmadın beni.”

Kemirmeyi bırakıp öfkeyle kocasına döndü.

“Pes! Vallahi pes Mustafa! Ne gamsız adamsın. Bir gece uyumadın diye ölmezsin.” Devamı

yazı çizi