May 15

Sıcak bir sabahtı ve açık pencere bulmak kolaydı. Küçük bir tur sonrası güzel kokular tüten bir pencere buldum, içeri süzüldüm. Tam zamanında. Sofra bir alışveriş merkezini andırıyordu. Kalabalık bir aile olmalıydı. Devasa raflar, pastaneler, kibrit kutusu büyüklüğünde beyaz koliler, paten kaymak için bir alan, dekoratif siyah ağaç küreler, renk renk sıvılar; ama en çok o tatlı kokulu sarı lezzet havuzu için gelmiştim. Küçük bir tur attım, hedefe kilitlenip inişe geçerken arka odalardaki sesler artmaya başladı. Lezzet dünyasının gardiyanları geliyordu. Devamı

May 14

Gece hiç uyuyamamıştı. Olsun. Yorgun hissetmiyordu. Kıpır kıpırdı içi. Büyük bir heyecanla yataktan fırladı, hazırlanmaya koyuldu. Gece saçlarını taradı, yeni yıkadığı sarı çiçekli elbisesini giydi. Mis gibi kokuyordu. Kırmızı rujunu da sürdükten sonra evden çıktı. Her gün geçtiği sokaklar gözüne daha güzel, daha canlı görünüyordu. Kendi bedeninden taşan çiçekler evlerin pencerelerini, balkonlarını, yol kenarlarını sarıyordu. Dokunduğu her şey güzelleşecekti sanki. Ahmet’in en sevdiği şarkıyı söylüyordu. “Yine mi güzeliz, yine mi çiçeeeeek”*. Sözler dudaklarından döküle döküle etrafa saçılıyor, limana kadar ona yoldaş oluyordu. Mutluydu. Devamı

May 13

Çarşaf gibi bir zemin üzerinde, yorgun argın balıktan dönüyordum. Babam, her zamanki gibi ağları çöplerden temizlerken bir yandan da sigarasını tüttürüyordu. 70 gün olmuştu, koskoca demir yığını ve içinde yardım bekleyen insanlar arasında, sevgimi haykırmak istediğim güzeller güzeli kız, teknemizin önünden geçmesini bekliyordu. Nasıl bir dünyaydı üzerinde yaşadığımız? Canlarını bir caninin ellerinden kurtarmak için çabalayan insanlar, şimdi başka bir maske takmış yeni bir caninin ellerindeydi. Yardım bekliyorlardı, zayıflamışlardı, kimileri ölümün eşiğine gelmiş, salgın hastalıklar boy göstermişti. Bu bir kader miydi yoksa hayatın gerçeği miydi? Devamı

yazı çizi