Haz 24

− Doktor doktor baksana!

Ayşen Hemşire doktor odasına hızla daldı. İçerisi loş ve havasızdı.

− Hastane yıkılıyor hâlâ horluyorsun!

Ercüment gözlerini araladı. O ana kadar kuş tüyü bir yatakta yatıyormuşçasına rahattı. Kafasını kaldırırken kaburgalarında hissetti, eski püskü çekyatın sivrilmiş yaylarını. Ağır ağır doğruldu. Her tarafı tutulmuştu. Ağzı yapış yapış…

− Ne var? Ne oluyor? Devamı

May 30

Yıllardan beri aynı köşede, aynı pencere kenarındaydım. İçimdeki sıkıntıyı bir türlü tarif edemiyordum. Evin güleç yüzlü teyzesi Ayşe hanım, yıllardır benimle çok güzel ilgileniyor, yalnızlığını benimle gideriyordu. Her gün sevgi sözleri mırıldanıyor, yapraklarımı narince okşuyor,sulamayı ise hiç ihmal etmiyordu. Ankara’daki oğluna yaptığı nadir seyahatlerinde beni karşı komşusu Fatma teyzeye bırakır, ona sıkı tembihlerde bulunurdu. Devamı

May 28

− Of yine başladık tıraş ol, saçını kestir muhabbetlerine; iyiydik böyle! Tıraş olmadan gitsek işe ne olurdu yani. Ayakkabılar boyatılacak daha.

− Mızmızlanma kalk; üç ay oldu, özlemedin mi Gül Ahmet’in hikâyelerini? “Memleketin vaziyeti fena genç! Herkes ayrı telden çalıyor” diye başlar, “Bizim köyde bir sosyalist bilmem kim vardı” diye devam eder. Ezberinde mi son haberler? “Üç ay gittin gâvur memlekete, olup biteni takip ettin mi bakalım?” diye çeker şimdi seni sorguya.

− Tembelliğim Gül Ahmet’e işler mi hiç.

***

İzmir’in temmuzunu sevmiyorum arkadaş, zorla mı? Hava boğazıma çöküyor adeta, nefes alamıyorum. Devamı

yazı çizi